Doların ateşi yükseldi.
Kurlarda adım adım istikrarlı bir yükselişi yaşıyoruz son iki haftadır.
Dolar, salı günkü işlemlerde lira karşısında 15,90 seviyesinden döndü. Ancak sadece soluklanmak ve yeniden yükselmek üzere bir geri çekilme izliyoruz şu anda!
Ve oysa ki 10 gün önce 15 lira sınırını aşmamıştı dolar.
Yani bu süreçte yüzde 6‘lık bir devalüasyon yaşanmış oldu.
Piyasalardaki tansiyonun risk fiyatlamasına bağlı olarak yükselişi kendini net biçimde hissettiriyor kısacası.
Peki durum ne kadar ciddi?
Küresel çaptaki oynaklı ve riskten kaçış süreci ne yazık ki Türkiye’yi çok daha fazla etkiliyor! Risk primimizi gösteren CDS kağıtlarının değeri 700 puanı aşmış durumda. Ve kendine özgü sorunlar yaşayan Rusya ile Arjantin’in dışında en yüksek risk taşıyan piyasa olarak gelmemiz gidişatın ciddiyetini gösteriyor.
Neden mi?
Endişe listesi uzun…
Başta ABD olmak üzere hem küresel durgunluk hem de küresel enflasyon baskısı.
Amerika Merkez Bankası Fed’in agresif faiz artışı ve bilanço küçültme adımları.
Haliyle doların küresel çapta yükselişi…
Petrol ve diğer stratejik emtialardaki yükseliş trendi.
Avrupa Merkez Bankası yönetiminden gelen faiz artış mesajları.
Barıştan uzak görünen Ukrayna’daki savaşın artçıl etkileri.
Bütün bu küresel tablo, Türkiye’de zaten iyice alevlenmiş olan enflasyonun ateşini daha da çıkartmaya başladı! Bu yetmezmiş gibi bir de cari fazla hayali kurarken giderek büyüyen bir cari açıkla yüzleşmemize yol açıyor dünyadaki manzara.
Küresel enflasyon daha az miktarda ithalat yapmamıza rağmen faturayı aşırı derecede kabartmakta. Netice ise yüzde 40’a dayanan ithalat artışı. Haliyle ihracat ithalata yetişemeyince artan döviz açığı ile yüzleşmek kurları yukarı iten bir faktör durumuna geliyor!
TÜİK’in resmi rakamıyla yüzde 70’e dayanan TÜFE’nin yarattığı baskı giderek artarken cari açığın döviz ihtiyacını körüklemesi kurların zaptedilmesini engelleyen en temel faktör kanumunda.
Merkez Bankası’nın yaptığı bazı dolaylı hamlelere rağmen dövizi tutmanın imkanı bu atmosferde giderek azalıyor ne yazık ki!
Son kur artışları ve akaryakıt zamlarının etkisini kısmen mayısta kısmen de haziranda görmemiz kaçınılmaz. Yani enflasyon daha yüksek seviyelere çıkacak kaçınılmaz olarak. Üretici fiyat endeksi zaten yüzde 122’nin üzerindeki yükselişini sürdürerek bu negatif trendi de teyit etmiş durumda.
SÜPER ÇÖZÜM!
Küresel enflasyon ve kur artışı cari açığı da patlatmaya devam ediyor ve edecek.
Kısacası giderek büyüyen eksi reel faiz ve cari açık belası dövizin yukarı yönlü hareketini tam anlamıyla destekliyor. Buna karşın MB’nin müdahale araçları giderek yetersizleşiyor.
Ve üstelik kur korumalı mevduatın bütçe açığı etkisi de artıyor. Bu enstrümana olan ilgi de eski seviyesinde değil!
Vatandaş artık kura karşı korunmaktan ziyade enflasyona karşı korunmanın yolunu arıyor çaresizce. Çare ise “süper” bono ya da tahville sunulacak gibi görünüyor. Sızan bilgiler enflasyona endeksli kağıtlarla ilginin dövizden uzaklaştırılması yönünde hazırlık yapıldığına işaret ediyor!
Bütçe üzerinde farklı etkileri olması kaçınılmaz olan bu enstrümanların bir faydası olması mümkün.
Ancak, dövizi yeni rekorlara taşıyacak bir atmosfer oluşmuşken zaman kaybı lüksümüz yok. Ayrıca ödenecek bedelin maliyeti de ayrı bir tarştıma konusu!
KRİTİK SEVİYELER
Neticede bu tarz güçlü bir silah sahaya sürülmediği sürece dolar yukarı gitmeye devam edecektir. Teknik olarak geçen hafta uyardığımız dirençlerin de kırıldığını dikkate alırsak artık 16 lira üzeri fiyatlamalara odakanmak gerekiyor demektir!
Artık TL adına güçlü diyebileceğimiz bir destek kalmadı.
Bu durumda 16,10 TL üzerindeki kur hareketi çok daha hızlı olabilir.
Kısa vadeli beklentim doların 15,65 – 16,50 TL aralığında dalgalanması!
Ancak yoğun bir veri ve haber akışı söz konusu gelişmelere göre bu aralıklar esneyebilir.
Sözün özü; oynaklığın ve yukarı yönlü harketin yarattığı strese dikkat etmek şart döviz cephesinde.
Manzarayı bir süreliğine de olsa değiştirebilecek argümansa süper bono ya da tahvil hamlesi olacaktır.