Faiz düştü.
Yok yok.
Öyle hayal ettiğiniz gibi değil!
Bankaların kullandırdığı kredi faizleri değil düşen.
Kredilerin ucuzlamasına daha vakit olduğu notunu yeri gelmişken buraya düşelim.
Neden mi?
Merkez Bankası’nın 100 baz puanlık indirimi pratikte bankaları doludizgin ucuz kredi dağıtmaya yönlendirmez.
Çünkü bankacılık sektörünün tek kaynağı MB değil. İç ve dış kaynakları var. Ve ne yazık ki o kaynaklar sıkıntılı.
Özellikle de son indirimle birlikte yüzde 13’e inen politika faizi yüzde 66,6 oranında bir negatif reel faiz dayatırken!
Vatandaşın aşırı düşük olan mevduat faizine yönelmesini daha da zorlaştıran bir tablo var. Yani iç kaynaklardan biri daha da zayıflıyor demektir.
Zaten o nedenle de sürpriz faiz kararı ile birlikte hisse senetlerine talep arttı. Ve BİST 100 Endeksi rekora imza attı. Çünkü yatırımcı için alternatif olarak ayrıştı faiz indirimi kararı sonrası!
Diğer yandan negatif reel faiz yanında yüksek ülke risk primi ve dünyadaki faiz artış eğilimi, hep beraber dış kaynakları da daha zor bulunur ve pahalı hale getirmekte.
Ayrıca kredi geri ödeme riskinin de düşen alım gücü nedeniyle göreceli olarak yüksek kalması da bankaların naz yapmasına katkı sunmakta!
Kısacası finans kesimi kendini riske atmama adına az ve pahalı kredi kullandırmaya devam edecek.
Tabi ki kamu bankaları öncülüğünde minik faiz indirimleri tüketici kredileriyle ticari kredilere yansıyacaktır. Ama çok da kayda değer bir kredi ucuzlamasına teknik olarak imkan yok!
Oysa Merkez’in indirim gerekçesini temelde ekonomik yavaşlama işaretlerinin küresel etkilerle beraber görülmesi nedeniyle kredi kanallarını daha açık hale getirmek olarak özetleyebiliriz.
MB’nin açıklama metninde üçüncü çeyrek adına yavaşlama işaretleri vurgulanmakta. Ayrıca kredi aktarım mekanizmalarının daha iyi çalışması gerektiğine dair vurgu da dikkat çekmekte!
Yani ekonomik canlılığın korunması hedefi net biçimde ifade edilmiş. Bunun için de bankaların elini rahatlatıp ucuz kredi için üzerilerinde baskı kurulmasına karar verilmiş.
Ancak, yukarıda da ifade edildiği üzere çeşitli nedenlerle bu adım devede kulak misali bir potansiyele sahip!
Ama verilen psikolojik mesaj önemli.
O da faizlerin ne olursa olsun aşağı yönlü olduğunun kararlılıkla vurgulanmasıydı.
Yani şimdilik kısa vadede yeni bir indirim olasılığını öne çıkarmasa da Merkez Bankası yönetimi, ilk fırsatta yine faiz indirimi yapacağını hissettirdi!
Özetle bir özgüven var MB politikaları adına… Bu özgüveni liranın duruşunda da net biçimde gördük.
Nasıl mı?
Doların lira karşısında düşen faizle birlikte verdiği tepkinin çok sınırlı kalması dikkat çekici! Hatta aslında neredeyse faize hiç reaksiyon vermedi dolar.
Çünkü ilk anda 17,96 TL seviyesinden 18,13’e zıplaması dışında bir tepki söz konusu değil. O yükseliş de çok kısa süre sahnede kaldı. Ve kurun 18,06 TL civarı stabilize olduğunu gördük.
Aslında 10 kuruşluk yani yüzde 0,6 civarında oransal bir artışa denk gelen bu mini atağın asıl nedeni düşen faiz değil.
Dolar endeksinin küresel çaptaki yükselişi TL’deki değer kaybının ana nedenini oluşturdu!
Güçlü doları izledik gün boyu piyasalarda. Ve dolar endeksinin ortalama yüzde 0,8 yükselişi lira dahil gelişmekte olan para birimlerinin zayıflama nedeniydi.
Bu atmosferde faiz kararı ile birlikte liranın normal koşullarda çok daha fazla değer kaybetmesi gerekiyordu..
Liradaki direncin iki temel nedeni var. Bu nedenler de MB’nin elini güçlendiriyor!
Aşırı yüksek negatif reel faize yatırımcı alıştı. Yani bir nevi kanıksadı. Pratikte çok bir şey ifade etmiyor sembolik faiz indirimleri!
Piyasalarımızda yabancı yatırımcının da neredeyse kalmamış olması dış etkiyi zayıf tutmakta. Ama Merkez’in en önemli silahı son iki haftada brüt rezervlerin 12 milyar dolar civarında artmış olması!
Onun temel nedeni de Rusya’nın nükleer santral üzerinden doğrudan sermaye aktarımı yapmış olması.
Ayrıca kaynağı belirsiz para girişi de var.
Sözün özü; bir şekilde döviz girişi sağlandığı sürece kur nispeten stabil kalmaya devam edecek! Ve MB mevcut tabloda önemli bir değişik olmadığı taktirde muhtemelen kasım civarı yine faiz indirecek.