Bu kritik soru giderek daha fazla önem kazanıyor.
Çünkü yapısal sorunlar giderek birikiyor. Seçime endeksli günlük çözümlerin gölgesinde kalan yapısal meselelerin aciliyeti çok kısa zamanda kendini hissettirecektir!
Peki öncelikle hangi konulara ağırlık vermek gerekiyor?
Kritik adımlar ne olmalı?
Ve hem makro hem mikro anlamda ekonomi daha yüksek bir performansa nasıl ulaşılabilir?
Karar vericilerin, icraatın başındaki isimlerin neyi planladıklarını zaman gösterecek şüphesiz ki.
Ben yakın geçmişi uzak geçmişin derslerinden de değerlendirip geleceğe doğru analiz yaptığımda acilen ve kararlılıkla adım atılması gereken birkaç alan görüyorum.
Enflasyonla mücadele birinci gündem maddesi olmak zorunda!
Çünkü çok da durulmaya niyeti yok.
TÜFE, baz etkisi dediğimiz basit bir istatistiki kavram sayesinde yüzde 80 küsürden yüzde 50’nin altına inmiş vaziyette.
Bu seviyeler bile tarihi düzeylerde seyrettiğini söylüyor enflasyonun!
Aynı zamanda fiyat artışlarının sürdüğünün kanıtı. Bir de vatandaşın kendi enflasyonu sepeti çerçevesinde yaşadığı farklı fiyat artışı tabloları söz konusu bunu da unutmayalım.
Alım gücü çok ciddi erozyonlara uğradı!
Telafi edilmesi ise maaş artışı tarzındaki günlük çözümlerle olacak bir mesele değil.
En basit ifade ile daha vatandaşın cebine girmeden ücret zamları, etiketlere çoktan yansımakta. Yani bir kısır döngü içerisindeyiz. Ve fırsatçılık da haddinden fazla kendine imkan bulabilmekte bu atmosferde.
Üretim maliyetlerini daha makul seviyelerde tutabilmek, aracı zincirlerinin fırsatçı kar imkanlarını kısıtlayabilmek için çok daha hassas düzenlemelerin adım adım devreye alınması şart.
Bu anlamda tarladan sofraya tarımsal maliyet yükünün hafifletilmesi ve daha sağlıklı ticari kanalların oluşturulması ciddi bir önem taşımakta.
Hem tüketici hem de üretici çiftçi adına.
Ayrıca talep enflasyonunun da özellikle fiyat artışı korkusu nedeniyle gündemde olduğu dikkate alınmalı!
Mevcut kur seviyelerinin daha rekabetçi üretim ve ihracat adına yukarı yönlü iteklenmesi gerekecektir. Ne yazık ki ciddi şekilde enflasyona mazeret teşkil edecek bir hareket oluşturabilir.
Bir yandan özellikle ihracat tarafını fazla zorlayan düşük kura bir çare üretmek gerekirken. Diğer yandan da üretilecek çarenin yani yükselecek kurun enflasyonu haddinden fazla tetiklemesinin önüne geçecek tedbir adımlarının da hazırlanması elzem görünüyor.
Maliyet, finansman ve kur anlamında çeşitli sorunlarla yüzleşen sanayicimizin derdine de köklü çareler üretmek gerekiyor!
Elbette ki yüksek katma değer inovasyon Ar-Ge gibi kavramlar bizi daha yukarı taşıyacak.
Ama uygun maliyetler ve rekabetçi kur avantajı da hiçbir zaman unutulmamalı. Yoksa istihdamı riske atan tablolardan kaçınmamız çok zor olur.
Cari açık ve bütçe açığının da sürdürülebilir seviyelerde tutulması seçim sonrasının en önemli gündem maddeleri arasında yer alacaktır şüphesiz ki.
Aşırı bozulmuş olan gelir dağılımının daha adil bir hale gelmesi için vergi bazlı düzenlemelerin kaçınılmazlığı da ortada!
Daha genel baktığımızda ise dünyada artık rekabet fikirler üzerinden olmakta. Dolayısıyla yüksek kalitede insan gücü yetiştirmek çok büyük önem taşımakta.
Ciddi eğitim reformlarının özellikle yüksek öğretim açısından dikkate alınması ve kurgulanması kaçınılmaz bir sorumluluk haline gelmiş durumda!
Yüksek teknoloji ve dijital dünyanın hegemonyasında geri kalmamak için insana yatırımın şartı olduğu ve insanı baş tacı eden sosyal ve ekonomik uygulamaların zorunlu olduğu da gözden kaçırılmamalı.