Konut piyasası, ekonomi adına öncü göstergeleri barındırır.
Satış adetleri, yeni konut üretimi, maliyet ve fiyat değişimleri gelecek adına ciddi ipuçlarını barındırır.
Haliyle finans tarafı da konut piyasasının hassas ayarları arasındandır. Küresel çapta etkili olan 2008 krizinin Amerikan mortgage piyasasında patlak verdiğini hatırlayalım!
Yani pek çok alt sektörle birlikte finansal sistem de konut alanındaki gelişmelerden fazlasıyla etkilenebilmekte.
Peki bu cephedeki manzara nasıl?
En büyük ekonomi gözüyle bakarsak durgunluk sinyalleri artıyor!
Taze açıklanan verilere göre Amerika’da yeni konut satışları son iki yılın dip seviyesine inmiş durumda.
Haliyle üretimin yavaşlaması anlamını taşıyor bu gelişme. Ve azalan talebin fiyat artış hızını düşürdüğünü söylüyor veriler.
Amerikan Merkez Bankası Fed’in faiz artırım süreci de talep üzerinde negatif bir etki yaratmaya başladı!
ABD ekonomisindeki yavaşlamanınsa öyle ya da böyle tüm dünyaya yansımaları olmakta.
Dünyadaki manzara enflasyon üzerinden Türkiye’ye de bir süredir yansımaktaydı. Artık büyüme yönünden de küresel etkilere hazır olmamız gereken günlerdeyiz.
Çünkü…
Ve yukarıda özetle çizdiğimiz manzaranın biraz farklı da olsa ülkemiz konut piyasasında izlerini görmek mümkün!
Nasıl mı?
Yüksek maliyet artışları durulmuş değil. Ve sektör temsilcilerinin net ifadelerine göre maliyet geçişkenliği henüz fiyatlara da tam yansımış değil.
Üstelik fiyatlar da çılgın gibi artarken yaşanıyor bu süreç!
TCMB’nin derlediği verilerden oluşan konut fiyat endeksi adeta coşmuş durumda.
Mayıs ayına ilişkin konut fiyat endeksinde yıllık bazda tam yüzde 145,5 bir artış oranı yansıdı rakamlara.
Aylık artış oranı ise yüzde 12,43 seviyesinde gerçekleşti!
Bu ana veriler ve detay rakamlar fiyat artış trendinin durulma sinyali vermediğini söylüyor.
Birinci ele çok fazla odaklı olmasa da yüksek fiyatlara rağmen öyle ya da böyle bir talep artışı hala mevcut konut tarafında!
Ancak, sürdürülebilir olmayan görünür nedeni de rakamlarda kendini ifade etmekte. Yatırım araçlarının enflasyona karşı koruma sunamaması vatandaşı emlak piyasasında çare aramaya yöneltiyor.
Konut fiyatlarındaki yıllık artışın enflasyondan arındırılmış halde bile yüzde 41,1 seviyesinde olması en net kanıt.
Konut kazandıran bir yatırım aracı olarak enflasyonu bile fazlasıyla sollamış! Haliyle kur korumalı bile olsa banka mevduatında para tutmak pek de akıl karı görünmüyor.
Ve fiyat artış hızının yavaşlama trendine girmesi bile konutun cazibesini çok fazla etkileyecek gibi durmuyor.
Fiyatların daha da artacağı öngörüsü fırsatı kaçırmama psikolojisini karşımıza çıkarmakta. Bu manzara ise kullanım amaçlı talebi bile düşen alım gücüne rağmen belli oranda yukarıya itmekte!
Konut fiyatlarının ulaştığı minimum seviyelerse dar ve orta gelirliyi artık ev sahibi olmaktan men eder hale gelmiştir.
Basit bir hesapla bakalım manzaraya…
TCMB’nin endeks verilerine göre Türkiye’de ortalama metrekare birim fiyatı 11 bin 945 TL oldu. Yani kaba hesapla 100 metrekare konut için 1 milyon 194 bin 500 TL ödemeniz gerekiyor..
Bu ortalama hesabın ülke geneli için yapıldığını ve içinde eski konutlara ait fiyatların da var olduğunu unutmayalım!
Mesela İstanbul’da ortalama metrekare fiyatı 19 bin 615 TL’ye yükselmiş durumda. Yani 100 metrekare için 2 milyona dayanan bir rakam ortaya çıkmakta.
Lokasyona ve projelere göre değişkenlik olsa da yeni konut fiyatlarında bu rakamların çok üzerinde ödeme yapılması gerektiği unutulmamalı!
Neticede bu trend piyasayı bir süre canlı tutsa da sürdürülebilir olmaktan uzak.
Ve kiraları da düşünecek olursak vatandaşın en temel haklarından olan barınma konusunda acil çözüm reçetelerine ihtiyaç olduğu açıkça görülür.
Kısacası Ankara’nın bir an önce alım gücü finans ve fiyat bazında bir destek paketi oluşturması gerekiyor.