Sonbahara harika bir başlangıç yaptık.
Ekonomik büyümenin doludizgin olduğu ilan edildi TÜİK tarafından.
Yılın ikinci çeyreğinde ekonomimiz yüzde 7,6 gibi yüksek oranlı bir büyüme hızına ulaştı.
Yani çeşitli iç ve dış sıkıntılara rağmen Türkiye ekonomisi, 2022’nin ilk üç ayında olduğu gibi ikinci üç aylık döneminde de dünya çapında milli gelir artışına sahne oldu.
Kısacası milli gelirimiz bir şekilde artırmayı başarıyoruz. Ancak bu milli gelir meselesi vatandaş açısından rakamlara yansıdığı gibi bir görüntü vermiyor!
Neden mi?
Adı üstünde milli yani milletin tümünün geliri olan bu rakam vatandaşın cebine yansıyan bir paralellik içermiyor.
Büyüme hızı yani milli gelir değişimi enflasyon arındıralarak bulunan bir veri. Yani vatandaşın enflasyon haricinde en azından ülke ortalamasına yakın bir oranda gelirinin artması da beklenir.
Ama böyle bir yansıma yok. Çünkü çalışanların reel gelirleri 2022’de bırakın artmayı tam tersi gerileme gösterdi. Özellikle de ikinci çeyrek itibarıyla!
O nedenle de asgari ücrete temmuz itibarıyla yüzde 30 oranında zam yapılmak durumunda kalındı. Üstelik bu zam oranı resmi enflasyonun 10 puan altında gerçekleşti. Dolayısıyla hem reel gelirde hem de alım gücünde erime devam etti!
Unutmayalım ki TÜFE ile çarşı pazar enflasyonu arasında da ciddi bir makas var.
Hayat pahalılığı günlük sıradan bir vaka haline geldi neredeyse!
Gelir artışlarının sınırlı kalarak enflasyona yetişme konusunda sınıfta kalması hem ekonomik hem de sosyal bir sorunun varlığını ortaya koymakta.
Nitekim TÜİK’in açıkladığı ikinci çeyrek milli gelir verileri arasında bu durumu çok çarpıcı biçimde teyit eden bir rakamla da karşılaştık.
Ücretlerin milli gelirdeki payı rekor seviyede düşüş gösterdi.
İkinci çeyrekler itibarıyla işgücü ödemelerinin gayrisafi katma değer içindeki payı 2022’de yüzde 25,4’e düştü.
Milli gelir artışı ile vatandaşın ücret bazındaki reel artışının nasıl giderek daha uyumsuz hale geldiğini bu veri net biçimde ifade ediyor. Farklı alım gücü göstergeleri de aynı şeyi söylemekte.
Keza dolara göre ücret seviyesi de tarihi diplerde görünüyor.
Net asgari ücret, son zamma rağmen 300 dolar seviyesinde!
Eriyen gelirleri telafi etmenin çok hayati bir mesele olduğu aşikar. Ancak bu anlamda sadece geçici ara çözümler ortaya konmakta. Üstelik resmi enflasyonun bile altında maaş uyarlamaları yapılmakta.
Sorunu çözmenin tek ve net bir çözümü var. O da enflasyondaki soluksuz yükselişini kalıcı biçimde geri çevirerek çok da uzun olmayan bir vadede tek haneye indirmek!
Ama şu an bu yönde atılmış net ve köklü bir adım yok.
Sadece istatistiki bir ilüzyon olan baz etkisine duyulan bir güven var.
Ve daha vahimi yazının başında asıl bahsetmek istediğim sonbahara yüksek enerji zamları ile yaptığımız “harika” girişin artçıl etkilerinin durumu daha da sorunlu hale getirmiş olması!
Döviz kuru ve enerji fiyatlarını kontrol edemezsek enflasyonda kayda değer bir düşüş beklemenin hayal olduğunu unutmayalım.
Dolayısıyla doğalgaz ve elektriğe yapılan son zamlar ayağı sıkılmış kurşun misali. Vatandaşa dayatılan yüzde 20’lik zamlar zaten erimiş olan bütçeleri tamamıyla yok etmekten başka bir işe yaramayacaktır!
Konutlarda kullanılan gazın 1,5 yıl içinde yüzde 216 zamlanmış olması artık faturaları ödeyecek güç bırakmıyor vatandaşta. Keza elektrikte de yüzde 150 civarı ortalama bir fiyat artışı söz konusu aynı dönem itibarıyla.
Ve mesele enerji faturasının TÜFE’ye olan yansıması da değil sadece.
Sanayide kullanılan elektrik ve doğalgaza yapılan yüzde 50 oranındaki zam tüm ürünlerin fiyatlarını da yukarı itecektir kaçınılmaz olarak.
Doğalgazın son 1,5 yılda sanayiciye maliyeti yüzde 998 oranında artmış vaziyette.
Bu zamların çok yönlü etkileri olması kaçınılmaz! Maliyet enflasyonu hem ÜFE hem de TÜFE’yi tüm kalem mal ve hizmette yeni rekorlara taşıyacaktır.
Haliyle vatandaş daha da fakirleşecek demektir.
Ama konuştuğu her sanayicinin de isyan ettiği bu zamlar aynı zamanda verim ve karlılığı düşürecek! Ve ihracatçının dış pazarlardaki rekabet gücüne darbe vuracaktır.
Neticede ekonomik yavaşlama ve istihdamda azalma riskini artıran enerji zamlarının yükünü hafifletecek düzenlemelerin yapılması şart.