Tabii ki paranız varsa.. Ve de zorunlu harcamalar dışında geriye bir şey kalıyorsa!
Bu soru anlamlı hale geliyor.
Enflasyon tsunamisi gelirleri öyle bir yuttu ki son yıllarda orta direk bile kenara para koyamaz oldu!
Düşük alım gücü haliyle tasarrufları da düşüren bir neticeye yol açmakta. Yani vatandaşın öncelikli derdi geçinebilmek, ardından da kenara para koyabilmek.
Ama dertler burada bitmiyor. Bir de paranızın değer kaybı gibi bir sorun var!
Değer kaybının en temel nedeni tabii ki fiyat artışları yani enflasyon. Üstelik de resmi enflasyon da değil asıl dert.
Kenara ayırdığınız para reel enflasyon yani çarşı pazardaki, vitrinlerdeki, galerilerdeki fiyat artışlarına duyarlı! Ve ne yazık ki roket hızıyla yükselen gerçek enflasyon tasarrufları da kemirip duruyor.
Yine de sadece TÜİK’in resmi enflasyonuna baktığımızda bile ciddi kayıplar olduğu görülüyor. TÜFE’nin yüzde 80’e dayandığı günlerdeyiz.
Dolayısıyla eğer tasarruflarınızı değerlendirdiğiniz yatırım aracı enflasyon kadar kazandırmıyorsa paranız durduğu yerde eriyor demektir! Yani reel olarak zarardasınız.
Bu anlamda finansal yatırım araçlarının reel getiri oranları bir fikir verebilir paranın gitmesi gereken adrese dair.
Temmuz itibarıyla aylık en yüksek reel getiri, TÜFE indirgendiğinde yüzde 2,50 ile DİBS’de gerçekleşti. Devletin borçlanma kağıtları en fazla kazandıran bir görünümde. Ancak, temmuzun getiri şampiyonu için ÜFE’ye göre hesap yaptığımızda yüzde 0,23 kayıp oranında bir kayıp ortaya çıkıyor yatırımcı adına!
Dolayısıyla aylık olarak net bir kazançtan bahsetmek hangi açıdan baktığınıza bağlı olarak değişmekte.
ÜFE’ye karşı herkes kayıpta görünüyor mesela.
Üretici fiyat artışlarına karşı en az eriyen yatırım aracı yüzde 2.17 ile dolar. Brüt mevduat faizi yüzde 3,76, Euro yüzde 5,51, gram altın yüzde 7,22 ve BIST 100 Endeksi ise yüzde 7,39 gibi oranlarında yatırımcısına kaybettirdi geçen ay.
Hadi daha insaflı olalım ve TÜFE’ye göre bakalım reel getiriye. Temmuzda devlet kağıtları dışında sadece dolar kazandırmış. O da aylık bazda sadece yüzde 0,51 yani yarım puan! Devede kulak misali.
Kaybettirenler kuyruğu ise hayli uzun.
Mevduat yüzde 1,12, Euro yüzde 2,93, altın yüzde 4,68 ve BIST 100 Endeksi de yüzde 4,85 seviyesinde reel kayıplarla yatırımcısını üzmüş görünüyor!
Kısaca üç aylık performansa baktığımızda doları TÜFE’ye karşı yüzde 7,47 ile birincilik kürsüsünde görüyoruz. Ama dolar da ÜFE’ye üç aylık dönemde de yenilenler arasında yüzde 2,64 kayıpla.
Uzun vadeli baktığımızda ise manzara biraz daha değişmekte.
Yıllık değerlendirmede dolar, TÜFE’ye karşı vatandaşı sadece yüzde 13 oranında koruyabilmiş!
Buna karşın ÜFE’ye karşı yüzde 17 zarar var. ÜFE bazında tüm finansal yatırım araçlarının kayıpta olduğu gerçeği ne yazık ki karşımıza dikilmekte.
Kendimizi avuttuğumuz tüketici fiyatları karşılaştırmasında ise altın reel olarak son bir yılda yüzde 9 kazanç sağlarken hisselerin ortalaması olan BIST 100 Endeksi sadece yüzde 0,52 kazanç sunmuş görünüyor!
Euro, mevduat faizi ve tahvil faizi ise reel bazda zarar yazdıranlardan.
Neticede finansal yatırım araçlarını tercih edenler adına genel bir kayıp söz konusu reel bazda. Özellikle de ÜFE’ye karşı!
TÜFE tarafındaki manzara ise vatandaşın dolara akın etmesini haklı çıkaracak bir görüntü vermekte.
Bu manzaranın özetlediği en temel mesajsa yüksek enflasyon ortamında mal almak en karlı iş! O nedenle de eline para geçirenler talebi yüksek tutacak şekilde mal alımına yöneldi yıl boyunca.
Ancak yatırım bazlı alışverişte iki temel unsurun öne çıkması gerektiği unutulmamalı.
Gayrimenkul ve araç alımı alım satım avantajları nedeniyle en likit olan mal sınıfındadır!
Ve son bir yılda konutta projeye göre otomotivde modele göre değişse de yüzde 150 civarı bir ortalama fiyat artışı gerçekleşti.
Yani TÜFE’ye göre yüzde 70 reel kazanç söz konusu ortalama karşılaştırmada… ÜFE’ye karşı da yüzde 6 gibi az da olsa bir reel kazanç var…
Mevcut gidişatı düşünürsek konut ve otomobil fiyatlarının durulma şansı olmadığı da görülür!
Sözün özü; yatırım düşünürken finansın dışına da cesaretle bakmakta fayda var.