Herkesin gözü kulağı zamlarda.
Sadece etiketlerdeki zamlarda değil elbet.
Maaşlar ne kadar zamlanacak, sorusu açık ara bugünlerin modası!
Asgari ücret belli. Ama diğer maaş seviyelerinde bulunan çalışanlar zam oranlarını merakla bekliyor. Çünkü asgari ücret zammı kadar bir artışla karşılaşmaları artık pek mümkün değil!
Ancak bugünlerde bir başka geniş kitle daha meraklı bekleyişini sürdürmek zorunda kalıyor.
Emekliler ve emekli olmaya çalışanlar. Yani EYT’liler.
Bir yanda “Acaba emekli maaşlarına enflasyon üstü zam verilecek mi?” sorusu yanıt beklerken… Diğer yandan “EYT için yaş sınırı olacak mı?” sorusu da yakıcı biçimde zihinleri kurcalıyor.
Yanıt verilen sözler tutulursa yılbaşından önce gelecek gibi görünüyor.
Ancak, tatminkar yanıtların gelip gelmeyeceği hala bir bilmece!
Çünkü iktidar bir türlü kararını veremiyor.
Yani ortada aşılması zor bazı engeller mevcut gibi.
Tabii ki engelin başında kaynak yani para geliyor!
Neticede para bol olsa siyaseten risk alma zahmetine katlanmadan tüm kesimler memnun edilebilir.
Ama bütçe dengesini hele de emeklilik gibi çok uzun vadede de etkileyecek bir konuda zorlamak kolay iş değil.
Para basmak da sürgit olası bir durum değil neticede. Kronikleşme gayretindeki enflasyonu durdurmanın iyice zorlaşacağı bir tablo ortaya çıkar çünkü!
Dolayısıyla çok ince ayarlı ve uzun vadeli çözüm formülleri şart. Haliyle kolay kararlar olmadığı ortada.
Ancak yaş sınırı meselesi çok kritik. Dolayısıyla oy kaybetme riskine girilmesi zor. Neticede ortada bir hakkaniyet sorunu da var elbette!
Aynı haklara sahip olup da yeni sistemin dayattığı emeklilik yaşını bekleyerek emekli olmak zorunda kalmış olanların da kendince bir hakkaniyet sorunu yaşayacağı kesin.
Ama onlar bir bardak soğuk su içmek zorunda. Geriye dönük bir hak iadesi ihtimali yok sonuçta.
Neticede EYT meselesini kökten halledip yola devam etme zorunluluğu var.
Ve emeklilik meselesi ayrıca iyice düşmüş olan maaşların nasıl insanca bir seviyeye çekileceğine bir an önce odaklanmak zorunda!
Çünkü…
Reel enflasyonun çok altında kalan resmi TÜFE rakamları emekli aylıklarını son yıllarda iyice eritti.
Ancak emeklilik meselesinde asıl sorun aylık bağlama oranlarının her geçen yıl düşmesi!
Örneğin SGK primleri asgari ücret ve civarında seviyelerden yatmış olanlara bağlanan emekli maaşları en düşük seviyenin de altında bulunuyor.
Yani SGK kayıtlarında emekli maaşlarının bir bölümü en düşük olarak ilan edilen 3 bin 500 TL’nin altında görünüyor teknik olarak. Hatta epey altında olanlar da var!
Ancak özel bir yasal düzenleme ile bu emeklilerin 3 bin 500 TL alması sağlanmakta. Oysa gerçekteki maaşları daha düşük. Ve 6 ayda bir kağıt üstündeki bu maaşlara enflasyon kadar zam gelmekte.
Kısacası ikili tuhaf bir maaş sistemi mevcut!
Bağlama oranları nedeniyle yeni emeklilerin de büyük bölümü en düşük emekli maaşına mecbur kalacaktır.
Yani asgari ücretin çok altında seviyelerde şekillenen emekli maaşları ile nasıl bir yaşam sürdürüleceği çok kritik bir soru haline geldi de geçiyor.
Sözün özü; develetin yeni kaynaklar yaratarak emeklilik sistemini kökten biçimde gözden geçirmesi şart.