Herkesin gözü kulağı dolar ve altında.
Ama kritik konu faizler!
Çünkü faiz bir türlü kendine uygun seviyeyi bulamadı.
Ve çok farklı faiz düzeyleri ile karşı karşıya kaldık.
Faizdeki gidişat dövizi de altını da tüm reel yatırımları da etkileyecek bir potansiyel taşıyor!
Dolayısıyla gözler Merkez Bankası’nın yeni faiz politikasında.
Peki Türkiye ekonomisi için en sağlıklı faiz düzeyi nedir?
Bir yıldan uzun bir süredir faizleri düşürmek için büyük bir gayret sarf ettik.
Bu bir tercihti.
Ancak yüksek enflasyon ortamında yeterince döviz rezerviniz olmadığında ithalata bağımlı bir ülke olarak sonuç pek de olumlu olmuyor!
Denedik ve gördük.
Küresel enflasyonla birleşen kur şokuyla coşmuş iç enflasyon, kronik ve can yakıcı bir hal aldı neticede.
Ve olan dar gelirli vatandaşa oldu.
Kapitalist sistemin temel aracı olan faizde serbest piyasa kurallarını uygulamadığınızda oluşacak tablonun bir örneğini görmüş olduk.
Aslında faizleri uygun koşullarda düşürmek, liraya değer kazandırmak, yerli üretimi artırmak, cari açığı minimize etmek gerçekten gerekli olan önemli adımlardı.
Ama bu yolda başarı elde etmek için gerekli olan altyapı olmadan ve yanlış zamanlama ile atılan adımların acı faturasını ödüyoruz ne yazık ki!
Dünyanın faiz arttırdığı bir süreçte faizi düşürerek eldeki döviz birikimlerini harcamak zorunda kaldık. Ve piyasada geçerli olmayan bir politika faizi ile şu anda baş başa durumdayız.
Finans kesimine dönük yapılan regülasyonların da etkisiyle ciddi bir makas söz konusu MB’nin politika faizi ile piyasadaki kredi ve mevduat faizleri arasında!
Dolayısıyla bir normalleşme ihtiyacı söz konusu. Ve bu yönde de sinyaller alındı.
Ancak yöntem ve zamanlama meselesi hala belirsiz.
Ve şüphesiz ki ani faiz artışlarının da bir yan etkileri olacaktır.
Dünyada hala faiz indirme yönünde bir eğilim oluşmuş değil.
Amerikan Merkez Bankası Fed, bu ay faiz artırım sürecini ara verdi.
Ama indirim konusunda daha uzun süre beklenilmesi gerektiğini Fed Başkanı Jerome Powell ifade etti. Ve bu yıl yeni artışların olması gerektiğini de ilave etmeyi unutmadı!
Diğer yandan Avrupa Merkez Bankası da 25 baz puan artırıma giderken önümüzdeki aylarda da faiz artırması gerektiğinin alt yapısını net biçimde yaptı.
Bizde de faizlerin bir an önce artması için küresel çapta ortam mevcut.
Ancak piyasalarda ilk aşamada konuşulan yüzde 25 seviyesi için kesin bir sinyal henüz yok. 22 Haziran kritik tarih. MB Para Politikası Kurulu’nun kararı ortaya çıkacak.
Yani perşembe günü itibariyle faiz artırım sürecine başlıyor Türkiye!
Ancak kademeli bir artış ihtimali de konuşulanlar arasında.
Örneğin yüzde 15 bu ay faizlerde ulaşılacak seviye olarak ifade edilmekte. Daha sonra ise kademeli olarak yüzde 25 ve sonrasında da 5’er puanlık artışlarla dengeli bir faiz artış politikası izleneceğine yönelik beklentiler güçlenmiş durumda.
Mevcut teknik göstergeleri baktığımızda piyasa dengeleri açısından yüzde 40’lık bir politika faizinin bir normalleşme ifadesi olduğu söylenebilir.
Ancak bir veya iki adımda ulaşılacak bir seviye olarak yan etkiler yaratabilir!
Diğer taraftan yabancı sermayenin gelmesi için faiz oranlarının bu seviyelere hızla çıkması gerekiyor. Keza doların da 30 lirayı görmesi yabancıların ivedilikle beklediği konular arasında!
Ancak bu rakamlar ekonomide ciddi bir durgunluğa yol açma ihtimalini taşıyor enflasyon sarmalı ile beraber.
Dolayısıyla kademeli bekle görün öne çıktığı ılıman bir geçiş daha sağlıklı görünüyor Türkiye açısından.
Yabancı yatırımcının gelmesi için çok da acele etmeden Türkiye’de yaşayan insanların ekonomik kaygıları dikkate alınarak bir düzenleme ihtiyacı şart görünüyor.
Enflasyonla mücadele ve büyümeyi destekleyici politikalar bazında ise reformist yapısal düzenlemelerin bir an önce yol haritası ile belirlenmesi kaçınılmaz bir ihtiyaç durumunda.