Feridun Eyüpoğlu
Feridun Eyüpoğlu
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Giderek büyüyen bela

Merhaba sevgili Norm Haber okurları…

Bugünden itibaren Norm Haber çatısı altında yazmaya ve üretmeye devam ediyorum.

Ağırlıklı olarak ekonomi penceresinden gelişmelere bakıp yorumlarken, yerel yönetimlere, siyaset arenasına ve elbette ki dünyadaki gidişata da göz atarak fikirlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yani bir yandan para pul meselelerine teknik bakış atarken, pek çok farklı alana ve gelişmeye dair de yorumlarımla karşınızda olacağım…

Ama bugünlerde hangi açıdan bakarsak bakalım iş dönüp dolaşıyor ve ekonomiye takılıp kalıyor! Çünkü ekonomik sorunlar sadece ülkemizde değil dünyanın her yerinde boy göstermekte.

Ve yaz aylarıyla birlikte yine ağırlıklı gündemi ekonomi oluşturacak.

Mesela…

Türkiye’de her ne kadar siyaset arenası suni gündemlerle kızışsa da son günlerde vatandaşın eriyen alım gücü en temel sorun olmayı sürdürüyor! Neticede erken ya da zamanındaki bir seçimin kaderini de büyük ölçüde ekonomi belirleyecek.

Keza Ukrayna’daki savaş dünya gündemini meşgul etse de yarattığı ekonomik tahribat küresel çapta fazlasıyla hissediliyor. Hissedilmeye de devam edecek.

Neden mi?

Kısa sürede net bir barış tablosu ufukta görünmüyor. Üstelik, Rusya ve Ukrayna’nın yaşadığı ekonomik tahribat, başta enerji ve gıda olmak üzere birçok stratejik ihraç ürünü devre dışı bıraktı.

Yaptırımların dünya ticaretine vurduğu darbe bir yana giderek artan maliyet baskısı hemen herkesin sorunu haline gelmiş durumda. Küresel çapta yükselen enflasyonu besleyecek çok sayıda damar olması ne yazık ki hepimizin cebine uzanan enflasyon canavarını hızla büyütmeye devam ediyor!

Çin’de hortlayan pandemiye dönük sert tedbirler de dünya çapındaki arz sorunlarını körükleyerek maliyet baskısını artıran bir unsur olarak boy gösteriyor.

Ama asıl herkesin gözü kulağı Amerika’daki gelişmelerde. Küresel rezerv para konumundaki doların gidişatı herkesi yakından ilgilendiriyor çünkü.

Ramazan Bayramı’ndaki bayramlaşmalar sırasında hayli yaşlı insanların bile bana Amerikan Merkez Bankası Fed’in alacağı kararları sorması, durumu fazlasıyla izah ediyor bence!

ABD’nin yaşamakta olduğu çifte sorun tüm dünyayı da etkiliyor neticede… Fed’in geçen hafta beklendiği gibi faizleri 50 baz puan artırıp gelecek toplantılarda da benzer adımlar atabileceğine dair mesaj vermesi borsaları boşuna dalgalandırmadı.

Yavaşlayan Amerikan ekonomisi yükselişini durduramadığı enflasyon paradoksuyla karşı karşıya! Açıklanan her veri piyasalarda oynaklığa neden olacak bir potansiyel taşıyor neticede…

Örneğin bu çarşamba günkü enflasyon verileri beklenenden daha yüksek çıkarsa hem volatilite artar hem de doların küresel çaptaki yükselişi destek bulur.

Ayrıca bu hafta Fed’in birçok yetkilisinden gelecek açıklamalar da piyasaları karıştırmaya aday! Diğer yandan Çin’den gelecek ticaret ve enflasyon verileri yanında İngiltere’nin milli gelir verileri takip altında olacak bu hafta. AB ambargosu ile karşılaşan Rus petrolünün enerji piyasasında yaratacağı etki de önemli bir gündem maddesi.

DOLAR KRİTİK SINIRI AŞACAK MI?

Kısacası TL’yi etkileyecek epey faktör yine kapımızda dikilmiş durumda! Haliyle doların 15  lirayı aşması şaşırtıcı olmaz bu tabloda.

Ancak iyimser veri akışı bu ihtimali şimdilik askıya alabilir.

Yine de kritik seviye aşılırsa MB’nin dolaylı müdahaleleri yükselişin frenlenmesini kolaylaştıracaktır.

Aslında yukarıda özetlediğimiz bütün bu atmosfer; Türkiye’de vatandaşın başına bela olan enflasyonun daha da palazlanacağını gösteriyor. TÜİK’in yüzde 70’e dayanan TÜFE rakamı, daha da yukarı gedecek kaçınılmaz olarak.

Çok güvenilen baz etkisinin de çok fazla yardımı olamaz bu tabloda! Kar topu misali büyüyen enflasyonun çarşıda pazarda çok farklı bir manzara içerdiğini de unutmayalım. Yani vatandaş adına hissedilen enflasyon kavramı vahim boyutlarda.

ALIM GÜCÜNE ACİL MÜDAHALE ŞART! 

Siyaset sahnesinde sıkça dile getirilse de asgari ücrete ve emekli maaşlarına bir türlü yapılmayan enflasyon uyarlaması, alım gücünü yerle bir etmiş durumda! Pandemide iyice açılmış olan gelir makası da aşırı yüksek enflasyon nedeniyle daha da açık hale gelerek gelir adaletsizliğini zirveye çıkarmakta.

Açlık sınırının 5 bin TL’nin üstünde seyrettiği bir ortamda, reel TÜFE’nin yüzde 100’ün çok üzerinde hissedildiği bir ülkede alım gücü diye bir kavramdan bahsetmek bile gerçekçi değil aslında.

Acil biçimde alım gücünü yükseltecek öncü tedbirlere ihtiyaç var! Hızlı fakirleşmenin toplumsal anlamda yaratmakta olduğu tahribat çok açık.

Giderek büyüyen bu belaya para basarak çare bulmaksa sorunu sadece az da olsa erteletir.

Unutmayalım ki;

Alım gücü meselesi yani fakirleşmenin önüne kalıcı biçimde geçmek uzun vadeli ve istikrarlı planları gerektirir.

HABERLER