İnşaat sektörü Türkiye’nin olmazsa olmazları arasında..
Zaman zaman sermaye taşa toprağa gömülüyor tarzı eleştiriler gelse de ülkenin en hayati sektörlerinden biri olmayı sürdürüyor…
Ciddi bir yan sanayi ve alt sektörler eşliğindeki inşaat sektörü ekonominin lokomotiflerinden biri konumunda.
Ancak, sektör son yıllarda farklı nedenlerle inişli çıkışlı günlere sahne oldu.
Kur artışları, maliyetler, faizler, pandemi ve benzeri faktörler istikrarlı bir piyasa ortamını zorlaştırdı sektör adına!
Zaman zaman verilen desteklerse bir miktar nefes aldırdı. Ama özellikle konut piyasasında yüzlerin fazlaca gülümsediğini söylemek zor.
Sektör temsilcileri de vatandaş da kendince dertli! Yine de işleri döndürmek üzere bir gayret var.
Peki sektörel rakamlar gidişata dair ne söylüyor?
Konut satışlarında artış devam etmekte. Ama bir hız kaybı da göze çarpıyor.
Türkiye genelinde konut satışları haziranda 2021’in aynı ayına göre yüzde 11,7 arttı.
Bu oran Eylül 2021’den bu yana kaydedilen en düşük artış oranı olarak kayıtlara geçmiş durumda! Bir ivme kaybının geçen ay hissedildiği açık.
Ancak karşılaştırmalardaki baz etkisi de unutulmamalı.
Dolayısıyla haziranda satılan 150 bin 509 konut, yine de azımsanmayacak seviyede. Neticede bu rakam 2022’nin en yüksek satış adedini karşımıza çıkarmakta.
Eski formunda olmasa da ipotekli satışların yüzde 40,6 artış seviyesi ile durgunluğun önlenmesine katkı sunduğunu görüyoruz!
Ocak-Haziran dönemindeki ipotekli satış artışının yüzde 63,5 olduğu düşünülürse bu alanda ortalamanın altında kaldığı görülüyor. Ancak trendin devamı halinde durgunluk ihtimalinin göz ardı edilmemesi gerekir!
Özellikle maliyet artışlarının dur durak bilmemesi yakın gelecek için bir risk oluşturuyor.
Çünkü…
Bir yanda inşaatçıların maliyetlerini fiyatlara yansıtma potansiyeli olumsuz etkilenmekte. Bu tablo ise karlılığı ve yeni projelerin başlamasını sınırlayan bir görüntü vermekte.
Diğer yanda ise fiyat artışları, belli bir kesimin dışında konut sahibi olmayı giderek engelliyor!
Faizlerin düşüş eğiliminde olmadığı bir ortamda kredili alımlar da eski cazibesinden uzak kalmaya aday. Özellikle de dar gelirliler için. Gelirler konut fiyatlarındaki patlamaya yetişmekten uzak kalmakta.
Yani konut edinmek giderek zorlaşıyor… Ancak yüksek enflasyon vatandaşı tüketime yönelttiği için doğal olarak talep eski hızında olmasa da gündemde kalarak konut piyasasındaki olası durgunluğu şimdilik engelliyor.
Konut edinme çabasındaki vatandaşı kiralardaki rekor artışlar da zorunlu olarak alıma yöneltiyor. Ama bu trendin devamlılığı faizlerin düşmesine bağlı!
Çünkü kredi taksidi ile kira arasında anlamlı bir fark olmak zorunda.
Ve enflasyonda yavaşlama eğiliminin görülmesi de şart.
Mevcut tablo ilk el satışlarla ipotekli satışları azaltma tehdidi içeriyor.
Sözün özü; sektörün yavaşlamaması ve vatandaşın da uygun koşullarda konut sahibi olması, ekonomi yönetiminin ihmal etmemesi gereken bir konu durumda.