Barınma memleketin en sancılı gündem maddelerinden biri.
“Dünyada mekan, ahirette iman” meselesi günümüz dünyası ile uyumlu değil Türkiye sınırları içinde.
Deli gibi artan konut fiyatları, yüksek kredi maliyetleri ve azalan alım gücü; vatandaşı başını sokacak bir konuttan mahrum etmekte.
Yeterli olmayan konut üretimi fiyatların yanı sıra kiraları da zirvelere taşımış vaziyette.
Vatandaşın sıkıntısı had safhada ve bugünden yarına çözülür bir manzara da yok!
Neden mi?
Çeşitli nedenleri var.
Ama durumun tespitine dair öncelikle birkaç veriye bakalım.
En tazesinden dün açıklanan konut satış verileri piyasadaki sıkıntıya net biçimde işaret ediyor.
TÜİK’e göre Türkiye genelindeki konut satışları ağustosta bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 12,7 azalarak 123 bin 491’e indi.
Sürekli artan maliyetlerin fiyatlara yansıma çabası talebin önünü kesmiş görünüyor.
Ayrıca ipotekli satışlardaki yüzde 19’luk gerileme hem finansa erişim hem de kredi maliyetlerindeki yüksekliğin bir yansıması!
Konut arzının düşmesi de artık azalan satışlara dair bir neden olarak gösterilebilir.
Psikolojik olarak talebin gerilediğine yönelik yorumlarsa düşük dozda geçerlilik payına sahip.
Bu yorumların temellendiği beklenti olan Sosyal Konut Projesi’nin detaylarının beklendiğine dair görüş çok sığ bir bakış açısının yansıması.
Çünkü…
Çok net belirlenmiş dar gelir kriterlerine göre bir proje olacağı açıktı. Öyle de oldu. Yani konut pazarında alım yapabilecek güçte olmayan vatandaşlara göre bir proje çıktı karşımıza. Bu durumda alım gücü olanların tercihi üzerinde bir etkisi söz konusu değil açıklanan projenin!
Doğal olarak mevcut konut satışlarını azaltacak bir beklentinin mantığı da yok.
Eğer öyle bir beklentiye girenler varsa da olası talep üzerinde kayda değer bir etki yaratacak oranda olmaları mümkün değil.
Ayrıca sosyal konutların mevcut fiyatlar üzerinde düşürücü bir etkisi olması da teknik olarak mümkün olamaz!
Konut piyasasındaki mevcut arz talebin altında. Ve maliyetler de henüz fiyatlara yansımış değil. Dolayısıyla sıfır konut adına fiyatların geri gelişi mümkün değil.
Çok az bir seviyede belki yaşlı eski binalara olan talebin zayıflamasıyla fiyat artışlarının durulması ancak söz konu olabilir. Bu da kalıcı ve güçlü bir trend anlamına gelmez.
Konut piyasasındaki son gelimlere ve Sosyal Konut Projesi’ne Bursa’nın penceresinden baktığımızda daha da belirgin bir manzara ile karşılaşıyoruz.
Bursa’da ağustosta 4 bin 361 konutun satışı kayıtlara geçmiş!
Oysa geçen yılın aynı ayında 4 bin 907 adet konutun satışı gerçekleşmişti il sınırları içinde.
Yani yüzde 11’lik bir daralma var Bursa konut pazarında yıllık bazda. Ülke geneliyle orantılı bir değişim söz konusu.
Ancak, Türkiye’de bu yılın ağustos ayında satılan konutların sadece yüzde 3,5’i Bursa’da işlem görmüş!
Peki bu ne demek?
Bursa’nın payında gerileme var toplam konut piyasasında demek.
Genelde yüzde 4 – 5 aralığında seyrediyor kentimizin ülke konut pazarındaki payı.
Yani Bursa eski formunda değil.
Özetle manzaraya baktığımızda inşaat sektörünün de konut piyasasının da yani üretenin de tüketenin de özel olarak desteklenmesinin şart olduğunu görüyoruz!
Vergisel ve finansal desteklerin yanı sıra hayati önemdeki kentsel dönüşümün de ivedilikle öncelenmesi gerekiyor.
Hem vatandaşın canını koruyacak hem de sektörü ve istihdamı canlı tutacak olan dönüşümdür!
Bu anlamda Bursa adına tarihi proje bazında yapılan eleştirilere bir şerh koymakta fayda var. Kentin merkezinde sosyal konutun olmamasına dair eleştiriler anlamsız.
Çünkü merkez betona doydu. Aslolan kentsel dönüşümle mevcudun yenilenmesi ve konut arzunun artırılarak uygun fiyatların sağlanmasıdır.