Piyasalar bayrama yükseliş trendi ile girdi.
Her şey yükseliyor.
Dolar, Euro, altın, borsa… Hepsi çıkışta.
Raflardaki etiketler de roket hızıyla yükselmeye devam ediyor elbette. Pek yakında emekli maaşları da yükselecek. Asgari ücret ve memur maaşları zaten yükseldi.
Yatırım araçları adına da enflasyon ve gelirler adına da sürekli yükselen trendleri Kurban Bayramı boyunca konuşmak durumunda kalacağız kısacası!
Kim dolar ve altından kazançlı çıktı? Kim doğru hisselere oynadı? Kim ters köşede kaldı? Emekli maaşları kimi ne kadar memnun edecek? Enflasyon canavarını kim ve nasıl durduracak?
Bu sorular vatandaşın da yatırımcının da ekonomi yönetiminin de kafasında olması gereken sorular.
Çünkü anlık kazançlar bir tarafa hiçbir yatırım aracı enflasyona karşı ciddi bir koruma sağlamadı son yıllarda! Ve sağlaması da kısa vadede beklenmiyor.
Madalyonun öteki yüzünde de reel ekonomiyi farklı biçimde etkileyecek kur düzeyleri görülmeye başlandı!
Ekonomi yönetiminin sadece kendi aralarında sohbetle geçen süreçler içerisinde başıboş bıraktığı piyasa kendince fiyatlamalar yapıyor. Ve dolar da 26 liranın üstünü görerek yeni çıkış kanallarını sabitlemiş oldu.
Yani bayram sonrası 26 lira üzeri fiyatlamalarla herkes ekonomik hayatını sürdürmeye çalışacak. Seçimden bu yana geçen bir aylık süre içerisinde yaşanan devalüasyonun etkisi zamanla kendini daha net biçimde gösterecektir!
Daha net bir programla daha istikrarlı bir kur yükselişine izin verilmesi akla yatkın olandı. Ancak faizi gıdım gıdım arttırmanın tercih edildiğini görüyoruz. Evet faizi çok yüksek seviyelere aniden çıkarmanın da yan etkileri muhakkak ki var!
Ama kronik enflasyonunun yarattığı yaralara daha fazla tuz basacak olan ani kur şokunun azımsanmayacak zarar vereceği de açık. Dolayısıyla bundan sonra sana çok dikkat etmek gerekiyor.
Kısa vadede yüzde 30’u bulan TL’deki değer kaybı tüm ürün ve hizmetleri kısa sürede çok daha pahalı hale getirdi. Alım gücünü eritti!
Bir süredir nispeten istikrarlı kur ortamında hareket etmeye alışmış olan reel ekonomik aktörlerin yeni kur şoku karşısında afalladığı bir gerçek.
Neticede fiyatlandırma yapmanın kolay olmadığı maliyetleri oturtmanın daha da zor olduğu bir sürece girdik.
İhracatçılara kura avantajı ile fiyat verme olanağı sağlayan yeni seviyeler bir tarafından da acı bir gerçek olarak dikiliyor karşılarında!
Çünkü başta enerji olmak üzere ithal girdi oranı çok yüksek üretimimizde. Dolayısıyla ihracatımızda. Yani döviz kuru avantajı ile rekabetçi olunacak pozisyonumuz çok da güçlü seviyede değil.
Bu atmosferde önemli olan öngörülebilirlik. Yani istikrar. Bu ortamda da verimliliğin ve katma değerin artışı ihracatçıyı kurtaracak ana motivasyon haline gelir.
Ancak şu anda hiç kimse için bir ay sonrasındaki döviz kuru öngörebilir durumda değil. Bırakın bir ay sonrasını 10 gün sonrası bile çok muğlak bir tablo içeriyor. Faiz artış hızının da düşük olması dışında net bir hedef tablosu ortada yok! Finansman ve kur tarafındaki hava çok da net değil kısacası.
Bankacılık sektörüne dönük düzenlemelerin kaplumbağa hızı ile yapılıyor olması yanında nasıl bir evrimin sektörü beklediği de bir bilmece.
U dönüşüne kısmi olarak ihtiyaç olduğu aşikardı. Ancak U dönüşünün trafik kuralları içerisinde planlı programlı olması gerekiyordu.
Buna karşın hala o plan ve programa dair hiçbir ciddi işaret önümüzde yok. Yıpratıcı bir sürecin içindeyiz yani. Kısacası yaz ayları büyük oranda kayıp sayılabilir.