Deprem felaketi sonrasında ekonomiye dair manzara belirsiz hale geldi.
Yani “2023’te ekonomik gidişat nasıl olacak?” sorusu yanıt arayan önemli bir soru konumunda. Bu anlamda ilk resmi açıklama temel bazı öngörüler çerçevesinde Merkez Bankası yönetiminden geldi.
Politika faizinde 50 baz puanlık indirime giden MB, karar açıklama metninde depreme dair değerlendirmelerde bulundu.
Böylece depremin ekonomik etkilerine dair bir senaryo çizilmiş oldu.
Bu çerçevede kısa vadede negatif etkinin kaçınılmazlığı merkez tarafından da teyit edildi! Orta ve uzun vade açısından daha olumlu beklentiler için ise kapı aralık tutuldu.
“Depremin yakın vadede ekonomik aktiviteyi etkilemesi beklenmekle birlikte orta vadede Türkiye ekonomisinin performansı üzerinde kalıcı bir etkide bulunmayacağı öngörülmektedir.”
Para politikasının reaksiyonu açısından ise özetle “bekle gör” taktiğinin öne çıktığını görüyoruz.
Şu ana kadar izlenen para politikası, siyasi beklentiler ve seçim takvimi çerçevesinde yılın ilk yarısında faiz indiriminin süreceği izlenimini yaratmıştı.
Hatta Şubat ayı itibarıyla 100 baz puanlık bir indirim fiyatlamalara girmişti.
Deprem faktörü de indirimi daha da yukarıya taşıyacak beklentileri gündeme taşımakta gecikmedi. Bazı görüşlere göre 150 hatta 200 baz puanlık indirim dahi beklenmekteydi bu nedenle.
Çünkü yavaşlama etkisi ekonomide muhakkak ki görülecekti depremler sonucunda!
Üretimin sekteye uğradığı 11 il arz üzerinde negatif etki yaratıyor. Talebin de kısmi olarak kısa vadede düşeceği aşikar. Dolayısıyla daha düşük faiz için piyasaları zorlamak MB’nin bir argümanı konumunda idi.
Ama o yolu tercih etmeyen Merkez, 50 baz puanlık indirimin şu anki deprem tablosunun ortaya koyduğu ihtiyaçları giderecek nitelikte olduğuna dair ifadeler kullandı.
“Kurul, bu ölçülü indirim sonrası para politikası duruşunun fiyat istikrarı ve finansal istikrarı koruyarak deprem sonrası gerekli toparlanmayı desteklemek için yeterli olduğu görüşündedir. Depremin 2023 yılının ilk yarısındaki etkileri yakından takip edilecektir. “
Yani ilk 6 ay için öngörülen faiz indirimlerine mola verildiği işaretini almış olduk.
Peki MB neden bu tercihi yaptı?
İki temel faktör öne çıkmakta.
Kredi destekleri ciddi bir parasal genişleme faktörü konumunda idi. KGF üzerinden 250 milyar TL’lik bir kaynak aktarımı zaten gündemdeyken deprem nedeniyle bu rakam 350 milyar TL’ye çıkarıldı.
Ayrıca kamu, özel sektör ve vatandaşın da sunmakta olduğu yardımların farklı etkileri parasal genişleme anlamında karşımıza çıkmaya aday!
Bu nedenle MB yönetimi parasal genişlemeyi enflasyonist etki bakımından takip etme ihtiyacı duydu. Diğer taraftan faizdeki indirimlerin dolar üzerinde yukarı yönlü baskı yaratma potansiyeli eskisine göre düşük olsa da hala mevcut.
Yani deprem kaynaklı olarak enflasyonist baskıların muhakkak ki gündeme gelmesi söz konusu iken kur bazlı üstüne yeni bir yük bindirilmesi istenmeyen bir faktör olarak görülmüş durumda!
Kısacası atılan adımlara baktığımızda büyümeyi desteklemeyi farklı mali enstrümanlarla öngörürken enflasyonu da gözden kaçırmak istemediğini ifade etmiş oldu MB yönetimi.
Ancak genel çerçeve itibariyle büyümeye sunulan katkının sınırlı kalması gibi enflasyonla mücadelede de ciddi bir adımın ortaya konduğu söylenemez.
Eğer ki daha geniş çaplı mali tedbirler ve parasal adımlar atılmazsa büyümenin öyle ya da böyle beklentilerin altında kalması, enflasyonun ise tam tersi beklenti yukarısına çıkması kaçınılmaz görünüyor!