Beklenen oldu.
Para otoritesi yine sessiz kaldı.
Gözlerin çevrildiği Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısından faizi sabit tutma kararı çıktı.
Bu kadar mı?
Değil tabii ki!
Uzun ve lafın gereksiz uzadığı bir açıklama metni geldi Merkez’den. Ama gelecek adına bir umut ışığının varlığı söz konusu değildi ne yazık ki bu metinde!
Baş belası olan enflasyonun kontrolüne dair yeni ve ciddi bir söz yoktu örneğin. Hoplayıp zıplayan dövizi sakinleştirme adına bir strateji de yansımadı.
Peki ne yansıdı?
Birçok madde ile “Elimizde olmayan nedenlerden dolayı enflasyon yüksek ve de yüksek kalmaya devam edecek!” mesajı sıkıştırılmış açıklama metninin satır aralarına!
Yani pandemi, Ukrayna, iklim değişikliği, enerji zamları, arz şokları, talep dengesizliği, kurun azizliği gibi… Herkesin bildiği mazeretleri ilan etmekten öteye giden bir durum yok.
Ama umutvar sözler de mevcut. Nasıl mı?
Mealen ifade ile… Savaş bitince enflasyon da düşecek. Yazın meyve sebze ucuzlarsa enflasyon düşecek. Meşhur baz etkisi devreye girince enflasyon düşecek.
Yani olasılıklara ve istatistiksel umutlara bağlı bir gelecek analizi söz konusu! Bilimsellikten hayli uzak bir yaklaşım.
Oysa millet gün sektirmeyen zam furyasında boğulmak üzere. Yukarı giden enflasyona öyle ya da böyle dur denmesi şart.
Peynirin, kaşarın bile lüks olduğu bir süreci yaşıyoruz!
Ve unutmayalım ki enflasyondaki yükseliş hız kesse de fiyatlar artmaya devam edecek.
Yani eksi enflasyon rakamı görmediğimiz sürece etiketler artıyor demektir. Hiç kimse zamları geri almıyor, almaz. Doların geri gittiği süreçte de bunu net biçimde yaşadık!
Yani vatandaşın alım gücünü yerine getirecek formülün ortaya konması ve hayata geçirilmesi önemli ve öncelikli.
Ama aynı zamanda dolardaki kontrolsüz çıkışı geri alacak bir iradenin ortaya konması gerekli. Yoksa tüm umutlar kaybolacak. Sarmal halinde büyüyen enflasyon daha da körüklenecek!
Peki nasıl duracak dolar?
Faiz yolu ile müdahale imkanı yok gibi. Siyasi tercih faiz artırmaktan yana değil.
Oysa sermaye girişine ihtiyacımız var.
Reel bazda yüzde eksi 54 faiz oranı yani negatif faiz ortamı olan bir ülkeye sermaye akışını beklemek hayal elbette ki!
Geçen hafta iddia edildiği gibi MB’nin dış piyasalarda sattığı yüzlerce ton altın da yok kurtarıcı rolde. Merkez’in dün açıklanan haftalık verilerinde azalan altın artan döviz gibi bir manzara yoktu. Aslında rezervlerin topyekün azaldığını gördük!
Görünen o ki sıkça adını duyduğumuz süper ya da benzeri bir bono veya tahvil sahaya sürülmeden doların önünü kesmemiz zor.
Yani MB’den ziyade Hazine’nin adım atması acilen şart.
Bu adımdan sonrası ise ayrı bir dünya!
Uzun soluklu bir mücadelenin başarıya ulaşması lazım.
Ama elde somut bir strateji varsa tabi ki.