Gözler piyasalarda.
Özellikle de dolarda!
Dolar bugünlerde yerinde durmayı pek sevmiyor çünkü.
Neredeyse her gün 20 kuruş yukarı atmayı tercih ediyor dolar kuru.
Böylece günlük ortalama yüzde 1 civarındaki artış dikkat çekici hale geliyor.
Haliyle “Ne olacak bu doların hali?” sorusu sorulmaya başlandı sıkça!
Yanıt için gözler elbette ki yeni ekonomi yönetimi ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’te.
Çünkü doların hareketlenişi Mehmet Şimşek isminin duyulması ile birlikte hız kazandı.
Yani yeni para politikasının ve izlenecek ekonomik stratejinin dolara prim yaptırması beklentiler arasında öne çıktı!
Bu nedenledir ki dolara talep hızlı biçimde artmaya devam ediyor.
Seçime kadar ciddi biçimde tutulan kurun, seçim sonrasında bir miktar bırakılacağını zaten sıkça dile getirdik.
Ancak yöntem ve zamanlama meselesi asıl kritik olandı.
Çünkü kimin cumhurbaşkanı seçileceği ve nasıl bir ekonomi yönetimi ve politikası ile yola devam edeceği belirsizdi.
Neticede bu belirsizlikler ortadan kalktı. Ve artık beklentiler Ortodoks politikalara geri dönüş olarak özetlenebilir!
Yani teoride baktığımızda liberal ekonomik kuralları seven Mehmet Şimşek’in piyasalarda serbest işleyişi belli bir zaman dilimi içerisinde uygulama ihtimali öne çıktı.
Peki bu uygulama kolayca olabilir mi?
Kısmi olarak mümkün. Ancak çok hızlı ani kararlar alarak piyasayı U dönüşü ile iki yıl öncesine geri götürmek kolay değil.
Çok fazla kural değişikliğine gidildi son dönemde. Ve çok ince ince bezenmiş Ortodoks olmayan para politikalar ve uygulamalar görüldü.
Bunlardan geri dönüşün hemen bir günde ve sancısız olması mümkün değil.
Döviz rezervleri dipte ve enflasyon da yükselişe geçmek için gün sayarken ani politika değişiklikleri ciddi yan etkiler doğurabilir.
Dolayısıyla yeni ekonomi yönetiminin izleyeceği para politikası aşırı öne kazanmış durumda!
Öncelikle Merkez Bankası başta olmak üzere kritik kurumlarda yönetim değişikliği kaçınılmaz.
Adından devletin zirvesinin faiz politikasına dönük ne kadar prim vereceği, büyük önem taşımakta.
MB’nin başına kimin gelip gideceği o kadar da önemli değil. Neticede son yıllarda bolca başkan değiştirdik zaten!
Burada önemli olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faizde yükselişi ne oranda kabul edeceği. Piyasalardaki senaryolarda bu ay içinde politika faizinin bir seferde yüzde 25’e çıkarılabileceğine dair beklentiler de var.
Ancak bu kadar keskin bir dönüş ilk aşamada mümkün mü peki?
Olursa eğer piyasanın yeni dengeleri oturması için az bir zamana ihtiyacı olacak. Çünkü mevduat faizleri bu seviyelerin zaten biraz üzerinde bulunuyor.
Keskin faiz artışı reel olarak pozitif faiz anlamına gelmese de ciddi bir mesaj olarak algılanacaktır. Dolayısıyla doların yükseliş trendine de kısmen fren yaptıracaktır böyle bir adım! Ve yabancı sermaye girişi için de ilk işaret olarak algılamak mümkün faiz artışını.
Ancak siyasi otoritenin daha sınırlı bir artışa izin vermesi ya da sabit faizi benimsemesi manzarayı tersine çevirebilir.
Yine de hangi senaryo öne çıkarsa çıksın doların 25 TL’ye önümüzdeki birkaç hafta içerisinde ulaşması kaçınılmaz görünüyor!
Çıkış hızını ise izlenecek politikalar belirleyecek.
Muhtemelen yıl sonuna kadar 28 lira civarında bir seviyeye izin verilecek.
Ancak kur artışının enflasyon ve seçmen üzerindeki etkileri hissedileceği için yılsonuna doğru yine sabit bir seyir öne çıkacaktır.