Ekonominin ilk 6 ayındaki karnesine dair veriler gelmeye devam ediyor.
Özellikle reel tarafta yavaşlama sinyallerinin son aylarda kendini hissettirdiğini görüyoruz. Yüksek enflasyon herkesin derdi. Ancak önemli öncü bir gösterge olan reel kesim güven endeksi, enflasyondan başka dertlerimiz olduğunu da teyit etti!
Temmuz itibarıyla son iki yılın dip seviyesine inen bir endeks değeri ile karşılaştık.
Bu ne anlama geliyor?
Sanayicinin üreticinin önünü görmek konusunda sıkıntılarının arttığını ifade ediyor.
Peki neden?
Nedenler ana hatlarıyla özellikle yüksek maliyet artışları… Bu artışların durdulamaması.
Günlük fiyatlamalara mecbur kalınması. Karlılık ve verimlilikteki sıkıntılar.
Döviz kuru oynaklıklarının farklı artçıl etkileri. Ve alınan çeşitli tedbirlerin iş dünyasını zorlayıcı yönleri.
Yani birikimli olarak yük binmiş görünüyor sırtlara. Önümüzdeki döneme dönük güven erozyonu da kendini anket verilerinde hissettiriyor endeks rakamlarına baktığımızda!
Eğer dikkatli adımlar atılmazsa!
Küresel bir durgunluğun işaretleri zaten güçlü biçimde gelirken… Zaten dünya çapında yüksek enflasyon varken… Türkiye’de de yüksek enflasyonla durgunluğun kucak kucağı olduğu günleri yaşamak zorunda kalabiliriz!
Ekonomimiz adına durgunluk sıfır büyüme olarak nitelenemez. Yüzde 3 bile durgunluk sayılır Türkiye’nin mevcut potansiyelinde.
Kısacası ekonomiyi destekleyecek ince ayarlı adımlara ihtiyaç var.
Mesela bu anlamda otomotiv sanayi desteği hak eden en önemli sektörlerin başında geliyor.
Çünkü yüzlerce alt sektörü beraberinde sürüklüyor!
Haziran ayı verileri ise ilk 6 ayda ihracatın kısmi desteği sayesinde üretim artışının görüldüğü yönünde…
Ancak, üretim artışı çok küçük oranda hem de tüm segmentlerde artış yok.
Otomotiv Sanayii Derneği OSD’nin Ocak-Haziran dönemine ait verileri otomotiv üretiminin bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 2 artarak 649 bin 311 adede ulaştığını ortaya koydu.
Ama otomobil üretimi ise yüzde 8 azalarak 382 bin 947 adede düştü!
Aynı dönemde toplam otomotiv ihracatı adet bazında yüzde 1,2 artarken otomobil ihracatı yüzde 9 azaldı.
Maliyet ve fiyat artışlarının bu tabloyu daha da karamsar hale getirmesi mümkün görünüyor.
Ancak bir de iç pazardaki sıkıntılı manzaranın yansıttığı negatif tablo var.
Pazarın dışa bağımlılığı nedeniyle yaşadığı çeşitli sorunlar söz konusu! Hem maliyet hem de kur artışı yerliden fazla ithal piyasasını vurdu.
İthalat deyip geçmeyelim. Yerli arz yetersizliği mecbur kılmakta ithalatı. Ve ithal piyasasından ekmek yiyen onbinlerce insan var.
Diğer taraftan vatandaş da artık otomobilleri uzaktan seyrediyor bu fiyatlar ve gelir durumuyla!
Yani sektörde öyle bir noktadayız ki üreten de tüketen de ithal eden de sıkıntılı.
Çare ise kısa vadede vergi tarafında görünüyor.
Matrah dilimlerinde bir değişiklik şart görünmekte.
Sektör temsilcileri fiyat artışları sonucunda düşük ve orta matrah dilimlerinde araç kalmadığını ifade etmekte!
Yüzde 45, yüzde 50, yüzde 60 ÖTV oranına tabi araç bulmak imkansız hale geldi. Hatta yüzde 70’i de telaffuz etmek zor en ucuz araba 450 bin liraya dayanınca.
Neticede artık neredeyse her araç yüzde 80’deki ÖTV ile karşı karşıya!
Yani orta gelir grubu bile araç alımı konusunda sıkıntılı. Herkes zengin vergisi ödemek zorunda değil ki!
Bu durumda alım gücünün arttırılabilmesi için matrah dilimlerinin tekrar ayarlanması destekleyici bir mekanizma olarak karşımıza çıkmalı.
Sözün özü; otomotivde herkese az da olsa nefes aldıracak yol matrahtan geçiyor!