Sandık ufukta göründü.
Sihirli tarih olarak 14 Mayıs’a işaret eden bir açıklama geldi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan.
Zamanından önce genel seçimlerin yapılması neredeyse bilinen bir gerçekti ve satın alınmıştı.
Ama kesin tarih bilinmediği için küçük de olsa bir belirsizlik opsiyonu mevcuttu.
Artık büyük bir sürpriz olmadığı takdirde 14 Mayıs itibariyle Türkiye’de “kadersel bir seçim” gerçekleşecek!
Gerçi yıllar yılı duyduğumuz bütün seçim tarihlerinde öne çıkan kavram “kadersel bir seçim” oldu.
Yani Türkiye’nin kadersel seçimleri neredeyse 80 yıla damgasını vurdu.
Peki artık kendini hissettiren seçim atmosferi ve seçim sonrasındaki gelişmeler ekonomiyi nasıl etkileyecek?
Artık analistler bu kritik soru üzerine kafa yormaya başladı. Aslında belli bir süredir ben hazırlıkları herkes yapmakta.
Zaten seçim yatırımları da özellikle son 2 aydır çeşit çeşit destek paketleri ve ücret zamları ile karşımıza çıkmış vaziyetteydi!
Çünkü seçimlerin anahtar kelimesi ekonomi olacaktır.
Seçmen ekonomik durumuna göre karar verme eğiliminde. Özellikle de “kararsız seçmen” dediğimiz kitle.
Yani belli bir oranda seçim ekonomisinin hayatımızın parçası haline yavaş yavaş gelmeye başlaması doğal. Amaç seçmenin ekonomiye dönük algısını pozitife çevirebilmek çünkü!
Dolayısıyla öncelikli olarak ekonomiyi büyütücü bir etkinin seçim sayesinde yılın ilk yarısında görüleceği aşikar bir durum haline geldi.
İkinci 6 ayda ise kim gelirse gelsin iktidara daha yavaş bir ekonomik büyümenin olacağı kaçınılmaz.
Piyasaların olası tavrına baktığımızda ise seçim sonuçlarına endeksli bir hareket elbette ki önem kazanacaktır.
Ancak kamuoyu yoklamaları seçim sonucuna dair net bir görüntü vermekten henüz çok uzak.
Dolayısıyla seçim tarihi yaklaştıkça piyasalarda oynaklığın öne çıkması kaçınılmaz olacaktır! Yani yavaş yavaş tedbir almakta fayda var.
Borsa İstanbul’da alternatifsiz hava hala gündemde. Yerli yatırımcının da ilgisi hala güçlü.
Oynaklığa rağmen BİST 100 endeksinin gücünü koruması kuvvetle muhtemel.
Seçim sonucuna göre olası dalgalanmalar elbette mümkün.
Çeşitli senaryoları yabancı yatırım fonları dillendirmeye başladı bile!
Öne çıkarmaya çalıştıkları temel motif ise iktidarın değişmesi halinde yabancı yatırımcının Türkiye’ye dönük ilgisinin artacağı yönünde. Ancak bu tahlillerin seçmeni etkilemeye dönük manipülatif yönleri olması da yüksek bir olasılık.
Diğer taraftan doların hangi yönetim gelirse gelsin aşağı yönlü hareketi pek mümkün görünmüyor teknik açıdan bakıldığında!
Dövizin belli bir oranda yükselmesine izin vermek zorunda kalınacaktır.
Bu durumda da belli bir oranda enflasyonist baskıyı hissetmemiz söz konusu.
İkinci yarıyılda piyasalarda özellikle başkan ve meclis arasında uyumsuzluğu getirecek bir seçim sonucu doğması halinde de oynaklık ihtimali öne sürülebilecek bir unsur.
Sözün özü; yatırımcının belirsizliklere karşı hazırlıklı olmasında fayda var.