En temel hak için devlet harekete geçti.
Barınma meselesi dar gelirli kesim için çok ciddi bir hal almış durumda.
Çözüm olarak hayata geçen Sosyal Konut Projesi, ekonomiye inşaat sektörü üzerinden katkı sunmayı öngören hayli iddialı hedefleri karşımıza çıkardı.
Mesela temeli yılbaşında atılıp ilk etap konutlar en geç 2 yılda bitirilecek.
Adetsel büyüklük de iddialı.
Beş yılda 500 bin sosyal konut, 250 bin konut amaçlı arsa, 50 bin işyeri yapılacak.
Yani 900 milyar liralık bir ekonomik hareketi tetikleyecek tarihi bir adım bu aynı zamanda.
Ödeme koşulları da fiyat, vade ve taksit açısından hayli iddialı!
Konutların maliyeti üzerinden yüzde 40 indirimli bir fiyatlama ile satış tablosu oluşturulmuş.
240 ay vade ile 2+1 daire 608 bin lira fiyatla satılacak. Aylık taksiti 2 bin 280 lira olacak. 3+1 daire 851 bin liralık fiyat ve 3 bin 187 lira taksitle satılacak.
Yani dar gelirlilere uygun fiyat ve vade söz konusu.
İstanbul’da hane geliri 18 bin liranın, diğer illerde 16 bin liranın altında olanlar başvurabilecek.
Ana manzara bu.
Peki projenin gerçekteki artısı ve eksisi ne?
İnşaat sektörü üzerinden ülke ekonomisini canlandırma hamlesi olarak yorumlanabilir…
Çok sayıda alt sektörü tetikleyerek bir ekonomik büyüme ivmesi yakalanmak isteniyor. Bir yanda çok olumlu bir adım olarak görülebilir elbette ki.
Ama diğer yandan sanayi ve tarım ciddi destek beklerken kaynakların yine betona aktarımı gibi bir handikap çıkıyor karşımıza!
Keza yüksek katma değer ve teknolojiye dönük yatırımlara olan ihtiyaç da ortada. Buna karşın çok ciddi bir kaynak aktarımı kamu inşaat firmalarınca kullanılacak.
Son yıllarda çeşitli sıkıntılar yaşayan özel sektör firmalarına dönük bir desteğin olmaması da dikkat çekici.
Aslında bu kadar büyük bir proje gerekli miydi?
Tabi ki gerekliydi! Hatta şarttı…
Uçan konut fiyatları ve kiralar dar gelirlinin barınma meselesini net biçimde çıkmaza sokmuştu.
Peki ama TOKİ epey uzun zamandır niye büyük ölçekli hiçbir projeye imza atmayı düşünmedi?
Ve arada kaybolan yıllarda konut açığının nasıl büyüdüğü haliyle fiyatlara olumsuz etki yaptığı da dikkate alınmalı.
Dolayısıyla şu anda aslında “zararın neresinden dönülse kardır” modunda bir proje ile karşı karşıyayız barınma meselesinde!
En iyimser tahmine göre bile yıllık 600 – 700 bin dolayında bir konut arzına ihtiyaç var. Çünkü genç bir toplumuz. Ve evlenme ve boşanma sayıları da rekor düzeyde.
Yani karşımızdaki projenin 5 yılda sunduğu konut arzı bir yıllık ihtiyacımızı bile karşılamıyor! Elbette ki özel sektör de üretecek. Ama devasa maliyet artışlarına karşın düşen alım gücü ve bankaların kredi verme konusundaki isteksizliği birleşince özel sektörün yeni projelerden uzak durması anlaşılır hale gelmekte.
Diğer yandan fiyatlardaki maliyetten yüzde 40 indirimli olma kavramı tam olarak gerçeği yansıtmıyor. Piyasa maliyeti ile karşılaştırınca doğru bir mesele. Çünkü büyük şehirlerde arsa payı maliyetin yüzde 40 – 50’si arasında değişiyor!
Ama unutmayalım TOKİ kamu arazilerine yapacak sosyal konutları. Yani arsa maliyeti yok.
Ayrıca malzeme alımlarını da büyük montanlı ve uygun fiyatlı olarak alma avantajı var.
Bu durumda maliyetin altında konut satışı gibi durmuyor manzara!
Ödemelerde ise ailede tek kişi çalışıyorsa ve eline asgari ücret geçiyorsa pek de kolay bir sürecin olmayacağı aşikar. Çünkü temel ihtiyaçlara faturalara o kadar çok para gidiyor ki konut taksidine ne kalacak.
Ve bir belirsizlik unsurunu da hatırlatmakta fayda var. Hiçbir TOKİ projesi sabit taksitli olmamıştır. Yani ya enflasyona ya da memur maaş zammına endeksli olmuştur tüm konut projeleri!
Bu durumda enflasyon dizginlenmedikçe taksitlerin ulaşacağı seviyeyi de unutmamak lazım.
Seçim yılına doğru doludizgin koştururken projenin özellikle hedeflediği genç ve emeklilerle sağlayacağı oy ise siyasetin konusu olarak tartışmaya değer!