Bir asıra bir kaldı.
Tam 99 yılı geride bırakan bir cumhuriyet deneyimi var karşımızda.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 99. yıldönümü kutlu olsun!
Kurtuluştan kuruluşa yönelen tercihin adı olan cumhuriyet toplumda bulduğu karşılıkla kökleşme sürecini tamamlamıştır.
İnişler çıkışlar, darbelerin hediyesi ara rejimler sekteye uğratsa da cumhuriyet yolculuğunu temel kazanımların korunması sayesinde Türkiye göz ardı edilemeyecek bir ülke olarak dünya sahnesindeki yerini almıştır!
Hangi ideoljik pencereden baktığınıza hangi pragmatik beklenti içinde olduğuna bağlı olarak elbette ki ilerlemeyi değerlendirme biçiminiz de farklılaşmakta.
Kimine göre çok ilerledik. Kimine göre bir arpa boyunu anca aştık. Şu yıllarda uçtuk. Ya da bu yıllarda battık!
Herkesin meşrebine göre bir yorumu olması doğal.
Ama doğal olan bir kavram var ki değişen toplum dinamiklerinin bir şekilde karşılık bulduğu. Ve bu süreçte de insani sermaye ve maddi gelişmişlik olarak ciddi bir yolun alındığı!
İçeriden dışarıdan gemiyi rotasından çıkarmaya çalışanların tarih boyu eksik olmadığı dikkate alındığında alınan mesafenin küçümsenmeyecek boyutta olduğu görülüyor.
Daha iyi olur muydu? Elbette ki olabilirdi!
Ama ortak hedeflerin belirlenmesi ve toplumsal uzlaşma bazında başarımız yeterli seviyeye çıkamadı çeşitli nedenlerle.
Bundan sonra da güle oynaya bir toplumsal bütünlük içinde hedeflere koşmayı beklemek saflık olur.
Ayrışmanın hayli moda olduğu bir zaman dilimindeyiz!
Haliyle vizyoner liderlik çerçevesinde ortak değerlerin öncelendiği anlayışlara ihtiyacımız var. Özgürlüklerin başkasının özgürlüğünü kısıtlamadığı bütünleştirici yaklaşımların olmazsa olmaz koşul niteliği çerçevesinde ülke bütünlüğü, demokrasi ve kalkınma ekseninde politikalar oluşturulmalı ve uygulanmalı.
Hızla değişen dünya koşullarında Türk Milleti’ne daha uygun yaşam koşulları, refah ve mutluluk sunacak sosyal ve ekonomik projelere fazlasıyla ihtiyacımız var!
Yani her kesime görev düşüyor bu yıkıcı küresel rekabet ortamında…
Bu anlamda mevcut iktidarın projesi gibi görünmekle birlikte bir devlet projesi özelliğini de taşıyan TOGG, önemli bir sınav niteliği taşıyor.
Devrim ve Anadol deneyimini başarısız bir sınava döndüren anlayışın artık gündemde olmaması şart!
Dolayısıyla siyasallaşma riski olan bir bir proje olarak anılmamalı TOGG.
Türkiye’nin sanayileşme ve yüksek teknoloji alanında bir köprü olma görevini üstlenecek olan ilk elektrikli yerli otomobilin hem Türkiye’de hem de dünyada hak ettiği yere gelebilmesi için tüm kesimlerce desteklenmesi şart.
Neticede iktidarda kim olursa olsun bu çapta ve vizyondaki projelerin süreklilik arz etmesi gerekiyor!