Buharla başladı.
Elektrikle yürüdü.
Dijital dünya ve robotlarla yepyeni devrimsel süreçlerde koştu!
Sanayi devriminin aşamaları takip edilemez bir hıza ulaştı.
Nasıl mı?
Kısaca bakalım…
Buhar gücü ile ivme kazanan birinci sanayi devriminin diğer itici güçleri makineler ve demir yollarıydı. Elektrik, montaj hatları ve seri üretim ise ikinci devrim döneminin baş kahramanları olarak dünyayı kökten değiştirdi!
Bilgisayarların hayatımıza girmesi sonucu tetiklenen üçüncü sanayi devrimi ise internetin erken dönem kullanımları ve otomasyonla sahne aldı.
Dördüncü sanayi devrimini önceki devrimsel dönemlerden ayıran en belirgin özelik dijital dünya ile fiziksel dünyanın somut işbirliğinde ortaya çıkmakta. Endüstri 4.0 diye dillere dolanan bu süreçte üretimin tüm aşamaları bilgisayar kontrolünde gerçekleşmekte. İnternet tabanlı üretim modellerinin insanı büyük oranda devre dışı bıraktığı bir toplumsal sürece adım atmış durumdayız!
Makinelerin birbiriyle haberleşerek üretim sürecinin büyük bölümüne hakim olmaları, “insansız fabrika” kavramını ortaya çıkardı.
Yüksek oranlı otomasyonun dijital üretim sürecinde robot sistemlerin aktif rol almaları, 3 D baskı teknolojilerinin artan kullanımı, üretimin artış hızı yükseltmekte maliyetleri düşürmekte ve işçi ihtiyacını azaltmakta. Bu trendin işsizlik riskini artırarak toplumsal sorunları körüklemesi ihtimali giderek büyüyor!
Endüstri 4.0 sadece üretim aşamalarında boy göstermeyip ekonominin tüm alanlarında hızlı bir değişimi tetikliyor.
Nesnelerin interneti, bulut bilişim, büyük veri, yapay zeka kullanımı giderek artarken beyaz yakalılar da işlerini kaybetme riski ile karşı karşıya kalmakta.
Kısacası bilginin baştacı olduğu bilişim evreni “yapay zeka” ile tüm hayatımızı kökten değiştirmeye aday. Ve tüm sektörler adına ekonomik geleceğimiz de yapay zekaların eline geçmeye başlıyor adım adım.
Bu alanda geri kalanın küresel bazda esamisinin okunmayacağı zaman dilimleri çok uzakta değil.
Gelelim kritik soruya!
Türkiye, yapay zekaya ne kadar yakın ne kadar uzak? Nasıl bir mantalite var? Kısacası şansımız ne?
Genel bir bakışla umutvar bir manzara görmek mümkün.
Nasıl mı?
Türkiye, yapay zeka çalışmalarında uluslararası arenada tanınmaya başlamış görünüyor. Sektör temsilcileri ve kamu kurumları dünya genelinde önde gelen YZ araştırmaları toplulukları ve organizasyonları ile işbirliği yapmakta. Türkiye YZ Derneği (TÜYAK) ve YZ araştırmaları odaklı enstitüler de bulunmaktadır.
Özellikle üniversitelerinde ve araştırma merkezlerinde Yapay Zeka, Makine Öğrenmesi, Doğal Dil İşleme, Robotik ve Otomasyon gibi temel alanlarda ciddi bir sinerji içeren çalışmalar olduğu ifade ediliyor!
Peki hangi sektörlerde yapay zekaya daha fazla ilgi var?
Sektör temsilcilerine göre Türkiye’deki YZ çalışmaları, özellikle sağlık, finans, savunma, otomotiv, perakende ve telekomünikasyon sektörlerinde uygulanabilirliklerini kanıtlamış durumda.
Ülkemiz alanında küresel bir değere sahip olan “ACM International Conference on Machine Learning” örneğindeki uluslararası konferanslara ev sahipliği yapmakta.
Neticede, Türkiye’deki yapay zeka alanındaki gelişmeleri, bilgi teknolojileri sektörü için büyük bir fırsat sunuyor.
Yoğun bir ilgi var. Çalışmalar da var.
Ancak, daha yoğun bir sermaye akışı şart! Sadece parasal değil insan sermayesi olarak sektörün acil ve yoğun ihtiyaçları var.
Ve toplumsal dinamikleri yapay zeka sürecine hızla hazırlayacak bir ulusal stratejinin ortaya konması da şart.