Ekonomik gidişat Türkiye’nin de dünyanın da başlıca meselesi.
2020 ve 2021’e damgasını vuran pandeminin ardından 2022’nin ana gündemini ekonomideki gelişmeler oluşturdu.
Sağlık kaygısı unutuldu mal mülk kaygısı öne çıktı bu yıl boyunca!
Peki ekonomik gidişat Türkiye adına nasıl bir görünüm sergiliyor?
Bu soruya sayısal bir yanıt geldi.
Temmuz-Eylül dönemini kapsayan milli gelir verileri ve değişim hızları, TÜİK tarafından açıklandı.
Türkiye ekonomisi, 2022’nin üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,9 oranında büyüme kaydetti.
Yüzde 4 civarı olan beklentilere nispeten hayli yakın bir sonuç.
Bu yılın ikinci çeyreğine göre ise 0,1 puanlık bir azalma söz konusu.
Özetle baktığımızda yılın ilk yarısındaki hızlı büyüme temposunun artık sahnede olmadığını görüyoruz!
Aslında diğer ekonomilerle karşılaştırdığımızda hala daha güçlü bir görünümde olduğunu görüyoruz Türkiye ekonomisinin.
Ancak, giderek hız kaybeden bir trendin varlığı veri setlerine yansıyor.
Özellikle sanayi tarafında yüzde 0,3’lik büyüme reel ekonominin fren yapmaya başladığının göstergesi sayılabilir. Çünkü önceki dönemlerin sanayi cephesindeki artış hızlarının çok altında bir performans üçüncü çeyrekte kendini gösteriyor.
Özellikle ihracat tarafındaki net katkının dibe vurması sanayicilerin formdan düşmesinde başlıca etken olarak öne çıkmakta!
Yani sağlanan 3,9’luk büyüme iç piyasa kaynaklı tüketimin ağırlık taşıdığı bir görünümde.
Bu anlamda son çeyrekteki iç ve dış piyasaya ait öncü veriler hız kaybının hız kazandığını gösteriyor.
Bu çerçevede muhtemelen dördüncü üç aylık dönemde büyüme hızı yüzde 2 civarına inmiş olacak. Ve ikinci yarıdaki total milli gelir artış hızı da yüzde 3 olarak kayıtlara geçmiş olacak.
Dolayısıyla 2022’nin toplam büyüme rakamı da yüzde 5,2 gibi bir seviyede gerçekleşmiş olacak kuvvetle muhtemel!
Pek çok ülkeye muhtemelen hayli yüksek bir seviye olarak görünen bu rakamın pozitif görünümüne karşın Türkiye’yi negatif bir yere koyan yüksek enflasyon asıl gündem maddesi olarak vatandaşın karşısında duruyor.
Vatandaş hayat pahalılığının sonucu olarak eriyen alım gücünü düşündükçe haklı olarak “Bana ne faydası var bu ekonomik büyümenin?” diye soruyor.
Aslında fayda elbette ki var.
Mesela işsizliğin büyümesinin önüne geçiyor bu büyüme oranı! Ekonomik faaliyetler çarkların dönmesini ve belli bir refah seviyesinin sağlanmasını mümkün kılıyor.
Ama gelir dağılımındaki adaletsizlik düşük gelir gruplarının ekonomik büyümeyi hissetmesini engelliyor.
Yüksek enflasyon da bu negatif sürecin tuzu biberi haline geldi bu yıl!
Türk-İş’in açıkladığı kasım ayına ait veriler çok çarpıcı biçimde bu gerçeği gözler önüne serdi.
Kasımda açlık sınırı 7 bin 785 liraya çıkarken yoksulluk sınırı 25 bin 365 lira oldu. Böylece açlık sınırı asgari ücreti 2 bin 285 lira aştı.
İşte vatandaşın ekonomik büyümeyi niye umursamadığının resmi bu!
TÜİK’in son verileri de ücretlerdeki erimeyi ortaya koydu.
Nasıl mı?
İşgücü ödemelerinin cari fiyatlarla Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı geçen yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 29,5 iken bu oran 2022 yılında yüzde 26,3’e indi.
Yani 3,2 puanlık kayıp var. Ve bu da ekonomide ücretlerin yapılan bütün zamlara rağmen yüzde 10’un üzerinde pay kaybına uğradığını gösteriyor.
Sözün özü; ekonomiyi sırtlayan çalışanların fazlası ile geriye gittiği bir yıl geride kalmak üzere. Umarız ki kayıpları kalıcı biçimde telafi edecek bir formül bulunur!