Genişliyoruz.
Bel ölçüsü olarak değil elbette.
Parasal olarak genişledikçe genişliyoruz.
Şahsi bütçelerin pek de genişlediği söylenemez aslında! Genişlemeyi görünür olmaktan uzaklaştıran bir enflasyon canavarımız olduğu da unutulmamalı.
Türkiye ekonomisi pandemi günlerinden bu yana genişliyor parasal olarak. Ancak özellikle 2022’nin son çeyreğinden itibaren üst üste gelen seçim yatırımları piyasalara para akışını hızlandırdı.
Bu manzaranın üzerine bir de ne yazık ki deprem felaketinin mecbur bıraktığı parasal ihtiyaçlar eklendi!
Ekonomiyi destekleme paketlerinin başta yüz milyarlarca lira sunan KGF olmak üzere adım adım sahne alması yanında artık deprem yaralarını sarma adımları da eklenmiş durumda.
Bütçe içi ve dışı bütün kaynakları yanında artık para basarak da ekonomide olası bir durgunluğun önüne geçilmesi çabası dikkat çekiyor.
Seçim anketlerinin verdiği sinyaller doğrultusunda emeklilere dönük son ataklar da parasal tabanı genişletici bir etki yaratır hale geldi!
Nasıl mı?
EYT ödemeleri nisandan itibaren başlıyor. En düşük emekli maaşı 2 bin lira artırıldı. Yani yılbaşında 3 bin 500 TL olan en düşük emekli aylığı 7 bin 500 TL’ye çıkarken 3 aylık bir sürede yüzde 114’lük bir artış yaşanmış oldu!
Nihayet yaşam standartlarına yaklaşan rakamları görmeye başlamış olmamız sevindirici. Ancak, diğer seviyelerdeki maaşlara bir haksızlık yapıldığı gerçeğini de unutmamak gerekiyor. Çünkü reel olarak çarşıda pazarda yaşanan yüksek enflasyon tüm emeklileri aynı oranda etkiliyor. Hiç olmazsa daha düşük oranda da olsa tüm emekli aylıklarına bir ayarlama yapılmalıydı!
Yine de yaklaşık 8 milyon emeklinin aylıkları nisandan itibaren artmış olacak. Ve henüz maaş bağlanmamış EYT’liler de dahil olmak üzere 15 milyon emekliye bayram ikramiyesi olarak 2 bin lira ödenecek.
Yani sadece iki bayramda ikramiye yoluyla piyasaya verilecek olan para 60 milyar lirayı bulacak. Muhtemelen bu paranın tümü hemen tüketime gidecek.
EYT tazminatları da kısmen de olsa benzer bir etki yaratacak. Tasarruftan ziyade tüketime yönelmesi kuvvetle muhtemel. Çünkü parayı park edecek pek bir tasarruf aracı kalmadı. Enflasyonun da durulmak istememesi vatandaşı eline geçen her kuruşu harcamaya itiyor!
Maaş artışlarını da kattığımızda ekonomide iç piyasa kaynaklı hareketin eksik olmayacağı ortaya çıkmakta.
Bu parasal genişleme ise öyle ya da böyle enflasyonu canlı tutma yönünde etki gösterecektir.
Aslında emeklilerin maaşı devletin cebinden çıktığı için maliyet yani arz kaynaklı bir enflasyonist etki yaratmamalı. Talep tarafında da çok sınırlı bir etki yaratması teknik olarak öngörülebilir.
Ancak, ülkemizde ahlaki bir sorun olarak maalesef gündemden düşmeyen fırsatçılık sendromu yine işlemeye aday!
Et fiyatlarının kısa sürede çok da gerçekçi olmayan mazeretlerle nereye geldiğini gördük. Keza geleneksel Ramazan fırsatçılığı da net bir örnek olarak yaşandı kısa süre önce.
Ve maalesef emeklilerin eline zamlı maaşları geçmeden ikramiyeler cüzdana girmeden ürün ve hizmetlere zam gelmeye başladı bile.
Asgari ücrete dönük beklentilere dair gelen son mesaj da bu tabloyu daha ağır bir hale getirmeye aday.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in işaret ettiği temmuz ayı gelmeden yani zamlı asgari ücret cebe girmeden ürün zamları gelecektir işçi maliyetleri gerekçe gösterilerek!
Kısacası içine girdiğimiz ücret artışı ürün zam sarmalı kolayca hayatımızdan çıkmayacak.
Özellikle de genele yayılan parasal genişleme, depremin arz kaynaklı baskısı, kuraklık, kuş gribi ve şap gibi negatiflikleri de tabloya katarsak alım gücünün nasıl anında eriyeceğini daha iyi anlarız.