İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, HaberTürk canlı yayınında henüz programın başında 2015 yılındaki genel seçimlere de değindi, partinin Meclis’te çoğunluğu kaybettiğinin belli olmasının ardından Ali Babacan’ın ‘ekonomi’ odaklı hareket ettiğini ancak kendilerinin önceliğinin hükümet olduğunu dile getirdi.
Ardından, dönemin Başbakanı ve AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu eleştiren açıklamalarda bulundu.
Gerçekten de 2015 yılının 7 Haziran-1 Kasım tarihleri arasında yaşananlar, ciddi bir açıklama gerektiriyor.
Gazeteci-yazar Altan Öymen’in ‘2015 yılının yaz aylarında, hep birlikte kaybettiğimiz büyük bir fırsat vardı: ‘ülkemizin yeniden demokratikleştirilmesi’ fırsatı’ sözleriyle özetlediği bu dönem, terör saldırıları ve siyasi belirsizliklerle hafızalarımızda yer etti.
Bu dönem içinde yaşananları kısaca özetlemek gerekirse;
-7 Haziran’da AK Parti yüzde 40,8 ile kuruluşundan bu yana ilk kez TBMM’de çoğunluğu kaybetti. HDP ise yüzde 13,1 oy alarak tarihinin en yüksek oyunu aldı.
-8 Haziran’da MHP Lideri Bahçeli her türlü koalisyon ihtimaline kapıyı kapattı.
-18 Haziran’da CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Bahçeli’ye başbakan olma çağrısı yaptı, iki gün sonra ‘Sen koltuk tedarikçisi misin?’ yanıtını aldı.
-13 Temmuz’da AK Parti-CHP arasında koalisyon konulu ‘istikşafi’ görüşmeler başladı.
-21 Temmuz’da Suruç katliamı yaşandı, 31 kişi hayatını kaybetti.
-22 Temmuz’da Urfa Ceylanpınar’da iki polis, evlerinde uyurken şehit edildi.
-26 Temmuz’da PKK ateşkesin bittiğini duyurdu, üç gün sonra Erdoğan çözüm sürecini sürdürmenin mümkün olmadığını duyurdu.
-Ağustos ayının 10’una kadar terör saldırılarında 14 şehit verildi. 10 Ağustos’ta İstanbul’daki saldırıda 6 kişi hayatını kaybetti.
-14 Ağustos’ta AKP-CHP görüşmeleri bitti, Kılıçdaroğlu ‘Bize koalisyon önerilmedi’ dedi.
-25 Ağustos’a kadar 20 şehit verildi, 26 Ağustos’ta 1 Kasım için erken seçim kararı alındı.
-25 Ağustos’tan 1 Kasım’a kadar 49 güvenlik personeli şehit oldu.
-10 Ekim’de Ankara’daki barış mitinginde iki ayrı bombanın patlaması sonucu 103 kişi hayatını kaybetti.
Görüldüğü üzere hayli karanlık bir tablo. Soylu, bu dönem için Davutoğlu’nun ‘CHP’yle AK Parti’nin iktidarı için canhıraş mücadele verdiğini’ dile getirdi.
Davutoğlu ise kendisine kumpas kurulduğunu söyledi, ‘Delili olan gitsin mahkemeye başvursun’ dedi.
Tam da bu süreçte Davutoğlu’nun Ankara saldırısı sonrası kurduğu “Biliyorsunuz bu, bir eylem hazırlığı içinde ama bunu gerçek bir eyleme dönüştürmedikçe veya elinizde o eylemin olabileceğine dair bir veri olmadıkça tutuklayamazsınız” cümlesi ve ‘AK Parti’ye oy vermezseniz beyaz toroslar gelir’ ifadeleri belleklerde yerini koruyor.
Davutoğlu, o dönem terörle mücadelenin etkin bir şekilde yürütüldüğünü ancak kendisinin yalnız bırakıldığını söylüyor. AK Parti kanadından yapılan eleştirilerde ise ‘ihanet’ vurgusu ön plana çıkıyor.
Ancak yine iş bağlamından kopuyor, kayıkçı kavgasına dönüyor.
Ahmet Davutoğlu; ilk kez Ağustos 2019’da dile getirdiği “Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Bizi bugün eleştirenler insan yüzüne çıkamazlar, açık söylüyorum. Neden mi? Gelin hafızanızı bir yoklayın. İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman eminim en kritik dönemlerden biri 7 Haziran-1 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır” cümlesinin ardından olayları net bir şekilde açıklamaktan kaçındı. AK Parti mensupları ile yaşadığı polemiklerde bu konuyu bir uyarı aracı olarak kullanmayı tercih etti. Bu zamana kadar da dişe dokunur bir açıklama yapmadı.
Davutoğlu’nun dönemin başbakanı olarak siyasi polemiklerde kendine yer bulan, sis perdesinin dağılmadığı şu meşhur beş ay ile ilgili olarak kamuoyuna olan bitenleri anlatma sorumluluğu var. Tıpkı, o dönem AK Parti çatısı altında siyaset yapan ancak şimdi siyaseti bırakan ya da başka partilerde görev alan isimler gibi…
***
Bir yerde bir yanlış var ama…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in Rize’de yaşadığı olayları grup toplantısında değerlendirirken söylediği sözleri büyük ihtimalle duydunuz, gördünüz.
O sebepten tekrar ederek yanlışa ortak olacak değilim.
Erdoğan’ın yine aynı toplantıda İçişleri Bakanı Soylu’ya destek mesajı vermesinin ardından Soylu da Erdoğan’a teşekkür mesajı yayınladı.
Buradan cesaret alan ve Muğla’da ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’ öğretmenliği yaptığı söylenen Yunus Taşkıran isimli bir şahıs, sosyal medyada elinde tüfek olan bir pozu paylaşarak, altına da “Biz de senin emrindeyiz Aga. 600 Metreden nokta atışı, 800 Metre kola, bacağa. Yani 800 Metreden fazla yaklaşma” yazdı.
Kendisine öğretmen diyen birinin elinde tüfekle poz vererek neyi amaçladığını, yazdığı mesajla kimi tehdit ettiğini, bu gövde gösterisi ile ne kazandığını bilmiyorum. Soruşturma başlatılmış, yakında açığa alındığı haberi de gelir…
Ayrıca İçişleri Bakanı’na ‘aga’ diyerek samimiyette boyut atladığını da söylemem lazım. Tabii bu şahsın, öğrencilerine aktaracağı ahlak bilgisi de ayrı bir muamma…
Açıklamanın mazur görülecek tarafı yok. Daha önce de elinde ip ile poz veren ve idam çağrısı yapan öğretmenler gördük. Burada yine gözler ister istemez Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çevriliyor. Çünkü, memleketin zaten sıkıntılı olan gündeminin üzerine kendisinin kürsülerden yaptığı gerginliği tırmandırıcı açıklamaları böyle lüzumsuz paylaşımları beraberinde getiriyor.