Furkan Kahraman
Furkan Kahraman
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Bugünde dün: Filistin-İsrail Savaşı

‘Tarih tekerrürden ibarettir’ sözünü ne çok anımsar olduk son yıllarda. Ortada bulunan bugün, sürekli dünü tekrar etmekle meşgul.

Biteviye devam eden bu olaylar nihayetinde yaşananların unutulmasına veya nostalji yapılmasına izin verilmiyor. Ancak bir farkla; bugün dünden daha ağır, bugün dünden daha sert!

Geçen cumartesi gözümüzü açtığımızda maalesef ki habercilik anlamında sıradan bir hale gelen ‘Gazze’den İsrail’e roket atıldı’ başlığı ve sonrasında bir iki karşı bombardıman ile günün tamamlanacağı düşünülüyordu belki ama işler umulduğu gibi gitmedi…

Yıllardır İsrail’in baskısı ve ablukası altında nefes almaya çalışan ve yaşadığı mağduriyet ile destekleri kazanan Filistin’in mağduriyeti, Hamas tarafından elinden alınıverdi bir anda

Önce basılan müzik festivalinin görüntüsü, ardından otoyoldaki cesetlerin videosu derken kaçırılan insanların görüntüleri de sosyal medya ‘timeline’ına düşünce anladık ki bugün, dünden farklı bir hikaye yazıyor Orta Doğu’da…

Son birkaç gündür ise Gazze deyim yerindeyse ‘dümdüz’ ediliyor İsrail tarafından. İsrail Başbakanı Netanyahu, ‘Gazze’nin yeniden inşasından’ söz ediyor. Belki de yeniden inşa edilmek istenen; tünelsiz, barikatsız, direnişsiz, Filistin’siz bir Gazze.

Dün ellerinde taşlarla hakkını arayan, ablukaya direnen, ‘intifada çocukları’nın tüm meşruiyeti tarihe karıştı. Kanlı bir kavilleşme karşılığında evler, sokaklar, hayatlar bombardımanlar sonucunda paramparça oldu. Yaşananları ‘dün’ tamir edememişti, ‘bugün’ de edemeyecek.

Le Trio Joubran’ın ‘Masar’ şarkısının notalarında hissedilen, Şili’deki ‘Palestino’ takımında yeşil sahaya çıkan, Rachel Corrie’nin anısında yaşayan direniş ve isyan ruhu, şimdi yıkıntılar arasında yeniden var olma savaşı veriyor.

Bizde ise durum biraz daha farklı…

Önce Hamas bombardımanı sonrası muzaffer komutan mesajları paylaşıldı sosyal medyada, sonra İsrail’in karşı saldırısı sonrası ‘Uyuyor musun ey dünya Müslümanlar ölüyor’ sözleri işitildi.

Geçtiğimiz hafta cumartesi gece yarısı Fatih Camii önünde toplaşıp Mehmetçik’i Gazze’ye göndermeye çalışan, sonra gidip evinde mışıl mışıl uyuyan zevat ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘denge politikası’ açıklamasının ardından çil yavrusu gibi dağıldı. İki-üç gün sonra Filistin’e destek yürüyüşleri yeniden başladı; zulmün yönü değişince…

Olması gereken buydu, Türkiye şovenist bir politika yerine itidalli davranmayı tercih etmeliydi, öyle de oldu… Olması gereken İYİ Parti lideri Akşener’in söylediği gibi “Filistin halkının meşru ve haklı talebinin terör eylemleri ile kirletilmesi kabul edilebilir değildir” demekti.

İktidar trolleri ise festivalden dem vuruyor, o kamyonet kasasındaki kızın ‘soyulmadığını’, ‘giyim kuşamının öyle olduğunu’ söylüyor sanki tek derdimiz buymuş gibi. El altından ‘o kız öyle gezmeseymiş, hak etmiş’ düşüncesini yerleştirmeye çalışıyor zihinlere.

İsrail tarafında ölen olunca ‘Oh çeksin cezasını, ateşi bol olsun’ diyor, Filistin’e bomba yağınca uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırıyor. Şimdi ise çoğu suskun. Erdoğan’ın mesajları sonrası yeniden konumlanmaya çalışıyor…

Sahi, bir de Mavi Marmara vardı değil mi?

Sahi, Arap coğrafyasındaki bayrakların neredeyse tamamı neden aynı renk?

Sahi, kol kanat gerdiğimiz Filistin, neden Türkiye’nin aleyhinde politikalara destek veriyor? Yoksa ümmetçililk fikrinin öldüğünü bir biz mi kabullenemiyoruz?

Trol camia ikircikli tutumu ile politikaya yön vermeye, topluma hiza getirmeye çalışıyor. Ağzından çıkan cümleden esen rüzgara göre saniyesinde vazgeçiyor, taptığını taşlamaktan geri durmuyor. İşine gelince hümanizm dersi veriyor, işine geldi mi kan deryası talep ediyor.

Dün böyleydi, bugün de böyle…

Uluslararası boyutta ise ABD’nin İsrail safında duracağı bir gerçekti, Rusya’nın ise Filistin tarafına doğru yanaşması sürpriz değil. İran’ın durumdan vazife ile İsrail’e destek veren Azerbaycan’ı tehdit etmesi şaşırtmamıştı, İsrail’in Suriye ve Lübnan’ı ‘Gazze’ tarifesi ile bombalaması da normal sonuçtu.

Arap Baharı’nın estirdiği değişim rüzgarının ‘cereyan’a döndüğü coğrafyada aktörler planlıyor, insanlar ölüyor. Dün de aynıydı, bugün de öyle.

Büyüklerin söylediği ‘Üçüncü Dünya Savaşı Araplardan çıkacak’ sözü gerçek olur mu bilmem ama Orta Doğu dün de sancılıydı, bugün de öyle.

Görünen o ki bu hava saldırıları, karşılıklı füze uçurmalar bir müddet daha devam edecek.

Görünen o ki İsrail, belki de uzun zaman sonra ilk kez mağduriyet elbisesine bürünerek emellerini gerçekleştirmeye çalışacak.

Ve acıdır ki, Filistinlileri o meşhur ‘Nakba’dan daha karanlık günler bekliyor…

HABERLER