Kabul etmek gerekir ki;
Bursa, trafik yoğunluğu açısından sürücüler için ne kadar problemli bir kent ise toplu taşıma kullananlar için de o kadar sorunlu bir şehir.
Bilhassa otobüs hatlarında bu sorun kendini daha da fazla gösteriyor. Çünkü son yıllardaki ‘gelişim’ sebebiyle eskinin uzak noktaları artık şehir merkezinde. Ancak bu merkezlerin çoğuna doğrudan ulaşım sağlamanın imkanı yok. Çünkü bu güzergahlarda otobüs hattı yok.
Örneğin,
Hafta sonunda sıcak havayı da fırsat bilerek Bursa Hayvanat Bahçesi‘ne gitmeye karar verdik. Tabii belirtmek gerek, şehrin batı kısmından bu güzel yapıya ulaşmanın yolu yalnızca Terminal otobüslerinden geçiyor. Kent Meydanı civarından bu noktaya gelen birkaç otobüs hattı ve minibüsler de var tabii, ama pek de yeterli olduğu söylenemez.
Dönüşte ise tam anlamıyla bir cenderenin içine düştük. Zira çıkış sırasında Hayvanat Bahçesi önündeki asansörü ve merdiveni kullanmak tam bir işkenceye dönüştü. Çünkü alandaki asansörler çalışmıyor, alt geçitler ise kesif bir idrar kokusu ile kaplanmış durumda. Bununla birlikte söz konusu basamaklarda rampa da bulunmadığından bebek arabası veyahut tekerlekli sandalye ile hareket imkanı olmadığını da belirteyim.
Elden ne gelir dediniz, alt geçitten geçtiniz diyelim, bu sefer güzergah sizi yolun ortasındaki yeşil alana çıkarıyor. Şu Nilüfer Çayı çevresinde bulunan yeşil alana…
Oradan tekrar yolun karşısına geçmeye yeltendiğinizde yine aynı görüntü ile karşılaşıyorsunuz. Camları kırık ve kablolarının bir kısmı artık olmayan asansörler ve yine aynı kokudan muzdarip alt geçit yani…
Yolun sizi İstanbul Caddesi tarafına doğru atacak kısmına çıkıp, az ilerideki duraktan otobüse binmeye niyet ettiğinizde ise karşınıza bambaşka bir manzara çıkıyor. Çünkü bahsettiğim ‘Çiftehavuzlar‘ otobüs durağının önünde bulunan bariyer hayli tuhaf bir görüntü oluşturuyor, yetmezmiş gibi otobüs bekleyenlerin de sıkıntılı anlar yaşamasına sebep oluyor.
Diyelim ki bu parkuru başarı ile tamamladınız, döndünüz dolandınız ve evinizin yolunu buldunuz. Bitti sanmayın; unutmayın ki Bursa’da toplu ulaşım her gün yeni bir macera demektir…
Bu arada eklemek gerek, Soğanlı Botanik Parkı‘na ve Bursa Hayvanat Bahçesi’ne gerekli kıymetin verilmediğini düşünüyorum. Bu noktalar ilk yapıldığında şehre uzaktı, yıllar geçince şehrin ortasında kaldı ama şimdi de ‘ters yerde’ kaldı.
Hele bir de tam karşısına yapılması planlanan Millet Bahçesi de tamamlandığında iyice gözden düşecek böyle giderse…
Gelelim resmin büyüğüne…
Üzülerek söylemeliyim ki 1987 yılında büyükşehir statüsünü kazanan, nüfusu üç milyondan fazla Bursa; kasabayken şehir olan yerleşim alanlarının plansızlığını yaşıyor.
Hemen her noktada trafik, hemen her mahallede düzensiz yapılaşma var.
Yollar yapılıyor, asfaltlar seriliyor, şehrin kilit noktası olan tek artere sağdan soldan eklemeler yapılıyor, ancak görüntü değişmiyor. Türkiye’nin dördüncü büyük şehri vasfındaki Bursa’da günübirlik çözümler ancak günü kurtarmaya yetiyor.
Bursa gelişsin isteniyor ama sadece endüstriyel bazda. Fabrikalar gelişsin, sanayi gelişsin deniyor. Ancak Bursa bir tarım kenti aynı zamanda. Üstüne turizm kenti, sağlık kenti, gastronomi kenti olduğu da söyleniyor. Nasıl olacak bu işler peki?
Her şeyden biraz olsun istenince hiçbir şey olmuyor ve az evvel değindiğim günübirlik çözümler çıkıyor ortaya. Bugünü kurtaralım, ileride etraflıca bakarız mantığı devreye giriyor.
Özellikle son yıllarda kültürel kimliğini ve yeşil dokusunu tamamen kaybeden Bursa’nın bu darboğazdan kurtuluşu için ne yapılıyor derseniz, bir sessizlik çöküyor şehrin üzerine…
Sahi, şehrin anayasası olacağı söylenen ‘2040 Çevre Düzeni Planı‘ndan umutlu olan var mı içinizde?