Bazen her şey hazırdır. Sadece ‘asıl mevzunun’ gerçekleşmesi için küçük bir kıvılcım gerekir.
Tıpkı, 1.Dünya Savaşı’nın başlama sebebinin Avusturya Arşidükü Franz Ferdinand’ın vurulması oluşu gibi.
Tıpkı, o bugün bile anlata anlata bitiremediğimiz ‘Eski Türkiye’nin son yılına ait olan ve bir esnafın dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e ‘Sayın Başbakanım al ben bir esnafım’ sözleri ile fırlattığı yazarkasanın tetiklediği 2001 krizi gibi…
Kritik bir dönemeçten geçiyoruz.
Ekonomik parametrelerin iyiye işaret etmediğini hepimiz görüyoruz. Markette, pazarda, cüzdanda beklendiği gibi durmuyor para. Alıp başını gidiveriyor bir yerlere.
Gittiği yerlerden getirdiği ise maalesef yeterli olmuyor.
Elektrik ve doğalgaz faturalarının başı çektiği, benzin ve motorin zamlarının iştirak ettiği zam kumpanyalarına necip ahalimizin verdiği tepki biraz ciddileşince devlet ricalinden iki mühim açıklama geldi:
Birincisi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez kabarık faturalar hakkında, “Temel sorun elektrik üretim maliyetleri. Geçen yıl enerji ürünlerine devlet desteği 165 milyar TL. 100 TL’lik elektrik maliyetinin 50 TL’sini devlet ödüyor” demiş. Bakan Dönmez, ayrıca hükümetin dar gelirli vatandaşlar için son 3 yılda 2,1 milyon haneye toplamda 6,4 milyar liralık destek sağlandığına dikkati çekerek, “Isınma yardımı alan hanelere destekler genişletilerek doğalgaz da dahil edilmiştir. Yaklaşık 3 milyar liralık doğalgaz desteğinden 4 milyon hane yararlanacak. Hane başı yıllık doğalgaz destek miktarı ise 450 ila 1150 lira arasında olacak” açıklamasını da yapmış.
Birisi Sayın Bakan’a hanelere fatura ödeme desteği sağlandığında değil, hanelerin faturalarını rahatça ödediğinde ekonomik kalkınmanın gerçekleşeceğini lütfen hatırlatsın.
İkinci olarak da AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunuseven kabarık faturalar hakkında “Türkiye’deki elektrik ödemelerinin yüzde 50’sini, doğalgazın da yüzde 80’ini devlet sübvanse etti. Yani bu ne demek? Vatandaş aslında 10 liralık doğalgaz kullandı ama 2 lira ödedi” yorumunu yapmış.
Bunlar ne güzel yorumlar değil mi? Sizin de mevcut faturanın iki katını ödeyesiniz gelmedi mi? Bir de üstüne iktidar kanadından ‘Aslında kullandığının tam karşılığını ödemiyorsun’ diskuru da gelmiş, mis.
Yalnız soyadı güzel sayın vekil halkımızın büyük bir kısmının elektrik-doğalgaz-ev kirası üçlemesini ödedikten sonra cebinde para kalmadığını unutmuş olmalı. Eğer kendisi unuttuysa danışmanı boldur, ona da biri hatırlatsın.
Söz konusu açıklamaların her biri ‘kıvılcım’ hüviyeti taşıyor aslında. Seçim öncesi iktidarın hanesine eksi yazan, vatandaşın hanesinde ‘boş bir bakış’ bırakan sözcükler silsilesi… Anlaşılan o ki belagatin şehveti iktidarı zor durumda bırakmaya devam edecek.
Hal böyleyken;
Yaşanan bu tablo sonrası ‘boş’luk sıralamasına cebin yanına mide de eklenince esnafımız yine irfanını göstermiş ve içi boş olan gıda maddeleri ile sofralarımızı şenlendirmeye karar vermiş.
Önce ‘boş baklava’ ile başlayan bu akım son olarak ‘Tostçu Erol’ ismiyle maruf arkadaşın icadı olan ‘boş tost’ ile devam ediyor. Bu arada boş baklavanın 20 liradan, ekmek-biber-ketçaptan oluşan boş tostun ise 2 liradan satıldığını söyleyeyim.
Bu dar günlerimizde destek amacı ile Bursa’ya özgü olarak boş cantık, dönersiz İskender kebap ve sadece Kemalpaşa tatlısı şerbeti satışları da gündeme gelebilir, önceden söylemiş olayım. Neticede hizmet hizmettir.
Hatta konuyla ilgili olarak Bursalı şarkıcı Fettah Can da meşhur ‘Boş bardak bir gün taşar’ sözlerine sahip şarkısını seslendirebilir.
İşte tam bu noktada engin bilgileri ve derin siyasi analizleri ile her YouTube yayınını şenlendiren ve memlekette ekonomik sıkıntı olmadığını iddia eden enine çizgili vatandaşlarımızı da özellikle sevgiyle anmış olayım.
Hali pürmelalimiz budur kıymetli okur.
Sohbetlerin, kafaların içinin boşaldığı kıymetli ülkemde artık tostlar ve baklavaların da içi boş. Hadi bunu kutlayalım mesela. Yalandan bir zafer şenliği ile süsleyeceğimiz güç gösterimizi, ‘Biz bize yettik, kuru ekmek yedik ama yedi düvele teslim olmadık’ diye manşetlere taşıyalım.
Hakikaten ha, biz bize yettik değil mi gerçekten?