Baskın bir toplantı sonrası asgari ücrette düğümün çözüldüğü haberi düştü televizyonlara ve sosyal medya hesaplarına.
Aslında herhangi bir çözüm işi yoktu düğüme bakıldığında, sadece ipin bir ucu çekile çekile diğerinden daha orantısız bir noktaya getirilmişti.
Ama Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın muştuladığı haber, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sosyal medya hesabından da ‘postlanınca’ hepimiz gerçeğin o soğuk yüzü ile tekrar karşılaştık:
Yüzde otuz!
Az evvel bahsettiğim o orantısızlık ete kemiğe büründü, asgari ücret diye göründü!
Evet, ev kiralarının çift hanelerde kolbastı oynadığı, marketlerde beyaz peynirin alarmlarla süslendiği, sosyal hayatın ötelendikçe ötelendiği memleketimizde kiranın elleşmediği kısma fatura-market masrafı-kredi kartı üçlüsünün çöktüğü ücretlerimiz artık yüzde otuz daha fazla. Hadi bunu kutlayalım.
Davullar zurnalar çalsın, taklalar atılsın, dış minnaklar bizi yine kıskansın.
Aslında derdimiz ortak muhterem okur.
Üç aşağı beş yukarı hepimiz orta direk sınıfındayız. Belki sen sınıf birincisi olabilirsin ama dönem sonunda hepimiz aynı karne ile yüzleşiyoruz.
Kendine istediğin ismi koy: Emekli de, memur de, beyaz yaka de, siyah fanila de ne dersen de.
Yani, ayrı yollardan yürüsek de aynı çaresizlikte kesişiyor pusulamız.
Komisyon toplandı, kuru pastalar yenip çaylar içildi, ilk üç toplantıda rakam telaffuz etmenin günah olduğuna kanaat getirdiler ki kimseden ses çıkmadı.
Sonra, TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, taleplerinin 29 bin 583 TL olduğunu duyurdu. İşçi sendikaları konfederasyonu başkanı, temsil ettiği işçiler adına ana muhalefet partisinden daha düşük bir ücret talep etti bu ülkede, ironi değil gerçek!
İşçinin hakkını savunmak, refah düzeyinin artması için sendika olarak daha fazla çaba göstermek varken yine mutedil olmayı seçti.
Açıklanan rakam sonrasında da bir nevi küstüğünü belirterek, ‘Bundan sonraki komisyonlara katılmayacağız’ dedi.
Bu sert tepki sonrası toplantıda üç kuru pasta az yenir, iki bardak çay eksik içilir. Zira Sayın Atalay o komisyonda olsa da olmasa da zaten önceden belirlenen rakam açıklanıyor ahaliye. Ayrıca kendisinin önceki toplantılardaki tavırlarını ve ‘tavizsiz’ duruşunu arşiv hatırlatıyor bir şekilde.
Öte yandan bu cumartesi CHP de Ankara’da miting düzenleyeceğini duyurdu. Bakalım orada neler olacak, ne söylenecek.
Gelelim bize, ortak yaramıza, suni teneffüsle hayatta kalan cüzdanımıza.
Yapılan bu fiyat oynaması sonrası (evet oynama çünkü kendisi zam değil), market raflarında minik minik hareketlenmeler başladı. Yakın zamanda ekmeğin, benzinin ve diğer kalemlerin fiyatı istikrarlı bir şekilde yükselecek.
Gramajlar düşecek, ‘maliyetler arttı’ denecek. Sonra biz bilumum herkese hak vermekten kendi hakkımızın yerle yeksan olduğunu çok geç fark edeceğiz, ve o gün tükeneceğiz!
Lüks araçlarından selam veren, aldığı dolgun ücretlerle ‘şükretmeyi’ öğütleyen bir anlayış, ‘ateş pahası’ tanımını sonuna kadar hak eden bir gerçeklik içerisinde en alt sınırlardan bir rakam seçiyor, bunu da lütuf olarak pazarlıyor.
Wikipedi’de “Yasal bakımdan işçilere ödenebilecek en düşük ücret seviyesidir; işçilerin belirlenen sınırın altında emeğini satamayacaklarını belirtir” tanımı ile belirlenen asgari ücret, ülkemizde gün itibarıyla 22 bin 104 lira.
Mevcut ekonomik şartlarda geçinmenin zorlaştığı, ‘şiddetli geçimsizlik’ sebebiyle boşanmaların arttığı ülkemizde 22 bin TL’lik asgari ücret ile geçim mücadelesinde yeni bir perde açıldı. Ev geçindirmek daha külfetli, daha zahmetli. Çünkü maaş zammı cüzi, hayat pahalılığı ise çok yükseklerde. Evlenip yuva kurmak isteyenler için ise işler başka türlü zor.
Ne diyelim,
Geçiminiz bol, şiddetiniz az olsun.