Bugünlerde yaşları 70 civarında olanlar yakın tarihimizin demokrasimizin karanlık sayfası olarak nitelendireceğimiz 27 Mayıs askeri darbesinden başlayarak aradaki muhtıraları, günümüze kadar olan darbeleri ve tüm kalkışmaları hatırlar.
Yaşı bizlerle emsal olanlar da 12 Eylül’ü, aradaki muhtıralar ve nihayetinde ve 15 Temmuz’u rahatlıkla anımsarlar.
Ben de 15 Temmuz kalkışmasını unutmayanlardanım.
Balans ayarları vesaireleri saymadık bile.
Normal gün olarak başlayan 15 Temmuz’da gündüzünde çalışıp, akşamında yorgunluğumu atmaya niyetlendiğim saatlerde kumanda elimde zapping yaparken haberlerde 15 Temmuz kalkışmasını duyar duymaz önce irkildim…
Ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın meydanlara inin ifadesini duyduktan sonra soluğu ailece eski ismi ile Şehreküstü yeni ismi ile 15 Temmuz Demokrasi ve Şehitler Meydanı’nda alanlardanız.
Ama öncesinde ilk hatırladığım darbe 12 Eylül’ü hayal meyal hatırlıyorum.
Her gün duvarlarımızı yazı yazanlar ardından biz boyamaya çalışırdık.
Bir tarafta yokluk, bir tarafta her gün akan kanlar.
Ardından çalıştığı fabrikadan ayrılmak zorundan kalan rahmetli babamın durumu aklıma geldi.
O gün düğmeye basanların sırtında yine şanlı üniforma vardı, içinde ise hain…
Ama 12 Eylül’de de 15 Temmuz’da da düğmeye basan aynı çarpık zihniyetti.
12 Eylül’de o darbeyi yapanlar gecikmeli de olsa cezalarını buldu.
Önce toplum vicdanında cezalandı, ardından hukuk önünde…
Sonrasında yaşanan 28 Şubat süreci…
O günü de unutmadık.
Onu yapanların da rütbeleri söküldü.
Malum daha dün gibi 15 Temmuz kalkışması.
Bu sefer kazanan darbeciler değil halk oldu, demokrasi oldu, Türkiye oldu.
Bu vesile ile 15 Temmuz kalkışmasından bu ülke için gözlerini kırpmadan şehit olan 251 yurttaşımızı rahmetle anıyorum.
Öte yandan gazi olan 2 bin 196 gazimize de şükranlarımızı sunuyorum.
Bu vesile ile geçmişten bugüne kadar tüm şehitlerimizin aziz hatıralarının önünde saygı ile eğilirken gazilerimize de uzun ömürler diliyorum.
Allah bir daha o günleri yaşatmasın.
Klasik bir laftır en kötü demokrasi her zaman en iyi darbeden iyidir. Bunu bilen darbenin acılarını yaşayan Türk Milleti kalkışmaya yanıtı meydanlara inerek verdi.
Öte yandan o meydanlara inenler arasında her görüşten insanımız vardı.
Bu ayrıntıyı da yazmadan geçmeyelim.
Sonuçta o kalkışmanın üzerinden bu güne kadar 6 yıl geçti.
Devletin kılcal damarlarında gezinen FETÖ terör örgütü ile mücadele 6 yıl geçmesine rağmen kırıntıları hâlâ devam ediyor.
Habis tümör gibi…
Mücadeleyi bırakırsan hemen tekrar sarmak için hazır kıta bekliyor.
Bu tümörü bu topraklardan temizlemek için mücadeleyi sonuna kadar sürdürmeliyiz.
Yine bu süreçte aslolan da bu kalkışmayı unutmamak!..
Bu tür yapılanmalara başlamadan müdahale etmek.
Devletin adı bugün FETÖ ve yarın bir başka isim olan benzeri örgütlerle mücadelesine destek vermek…
Bu arada gerçekten mağdur olanlar varsa da onlara da destek olmak gerekiyor.
Bizim diyeceğimiz odur ki sonsuza kadar var olsun Türkiye Cumhuriyeti.
Allah bir daha bu ülkeye bu tür acılar yaşatmasın!