Bundan 50-60 yıl önce İstanbul’dan, tarihi Sirkeci İstasyonu’ndan ellerinde tahta bavullarıyla, onların ifadesi ile Alamanya’nın yolunu tutmuşlardı.
Birkaç yıl kalıp döneceklerdi.
Sonra o dönüşler ertelendikçe ertelendi.
Önce çocuklar doğdu, ardından çocuklar okula başladı, sonrasında okul bitsin derken, bugün Almanya’da 3. nesil yaşamaya başladı.
Ebeveynler yazın burada, kışın orada yaşar oldu.
Geçmişte işsiz olarak acı vatanın yolunu tutanlar şimdi bal eylemiş durumda.
Birçoğu iş güç sahibi.
Alman ekonomisinin can damarı haline geldiler.
Geçmişte işgücü olarak fethettiğimiz Almanya’yı şimdilerde beyin göçüyle fethediyoruz.
Ülkemizde uzman olmuş birçok doktor, şartları yeterli görmediği için yavaş yavaş Almanya’nın yolunu tutuyor.
Üzülmek mi lazım?
Yoksa sevinmek mi?
O burun kıvırdıkları Türkiye, dünya standartlarında vermiş olduğu tıp eğitimi ile Almanya’nın doktor ihtiyacını karşılıyor.
Bu açıdan bakınca sevinelim.
Diğer açıdan da gidenlerin yeri hemen doldurulamayacağı için üzülmek gerekiyor.
Bu gidişlerin birçoğunun sebebi ekonomik.
Bu doktorların kendi bileceği iş.
Öte yandan yine son zamanlarda kamu ve üniversite hastanelerinden özel sektöre geçen doktor sayısındaki artış dikkatlerden kaçmıyor.
Bursa özelinde gerek şehir, gerek devlet hastanelerinden ciddi sayıda doktor ya istifa etmiş ya da özel muayenehane açmışlar.
Yine bir başka ayrıntı ise özel hastanelerden birçok doktorun ayrılıp kendi muayenehanelerini açtıklarını da gördük.
Acaba neden diye sorguladık?
Burada iki detay öne çıkıyor.
Kulağımıza gelen bilgilere göre, Sağlık Bakanlığı muayenehane açmaya bir sınırlama getirecekmiş. Aynı eczaneler gibi. Belirli sayıda vatandaşa göre uzman sayısı belirlenip ona göre muayenehane açılacakmış.
Gerek kamu gerekse özel hastanelerden ayrılan doktorların muayenehane açtıkları bölge olarak dikkat çeken yer Nilüfer bölgesi…
Yine istifaların bu kadar artmasının ardındaki sebeplerden biri de yakın tarihte SGK’nın muayenehane açan doktorlarla, hastanelerle yapılan benzeri anlaşmaların yapılacağı bilgisi kulislerde konuşuluyor.
Bu da istifaları tetiklemiş olabilir.
Böyle bir şey olursa yerinde olur.
Genel olarak değerlendirdiğimizde hastaneye başvuran hastaların yüzde 3’ü yatarak, yüzde 97’si ayakta tedavi görüyor.
Yatanların da 3’te 1’ine cerrahi müdahale yapılıyor.
Bu açıdan değerlendirince doğru bir uygulama.
Ama denetimin de yapılması şartı ile.
Eğer bu uygulama gerçekleşirse hem doktorların yurt dışına gitmesi azalır, hem de toplam kalite ve rekabet artar.
Vatandaş da daha ucuza daha kaliteli sağlık hizmetine ulaşmış olur.
GÜRSU DIŞKAYA’YA ÜNİVERSİTE YAKIŞIR
Gerek devlet gerekse vakıf üniversiteleri açısından değerlendirdiğimizde Bursa üniversite fakiri. Bu noktada BTÜ kampusunun üsünün Kestel’e yapılması planlandı.
Ama o plan uygulanmadı…
Keza vakıf üniversitesi noktasında şehrin batı yakasına özel vakıf üniversitesi olarak Mudanya Üniversitesi kuruldu…
Ama doğu yakasında üniversite ihtiyacı hala devam ediyor.
Em kentin yükünü azaltır, hem de kente değer katar.
İşte bu bağlamd; Benim buradan bir başka yer önerim olacak.
Eğer şehrin doğu yakasına üniversite yapılacaksa alternatifler arasında Gürsu Dışkaya bölgesi olacak. Malum burada TOKİ tarafından yapılan konutlar bulunuyor.
Keza yine etrafında birçok arazi toplu konut alanı ilan edilmiş durumda. Bunun dışında Hazine’ye ait binlerce dönüm arazi var.
O zaman yapılması gereken, bu bölgeye Bursa’ya yakışır, şehrin doğu yakasına da değer katacak bir butik üniversiteyi hayata geçirmek için çalışmalara başlamak.
Bu konuda görev önce bölgenin seçilmiş milletvekillerine, belediye başkanına ve OSB başkanına düşüyor.
Onların konuyu gündeme getirip, kamuoyu oluşturması şart.
Öneri bizden, değerlendirmek hükümetten, düğmeye basmak YÖK’ten, takip etmek Bursa’nın ve Gürsu’nun erklerinden.
Bekleyip, takip edelim…