Gerçek olan şu: Biz unutsak da o zaman zaman bize kendisini hatırlatıyor. Bazen doğuda, bazen batıda, bazen güneyde, bazen kuzeyde…
Neden mi bahsediyorum?
Eskilerin ifadesi ile “zelzele“, bizim bildiğimiz adı ile deprem…
Özellikle 17 Ağustos 1999 tarihindeki büyük Marmara Depremi olarak hafızamıza kazanan depremin ardından çeyrek asır geçti.
Bir nesil demek.
İşte hal böyle olunca geleneksel hale gelen 17 Ağustos depreminin yıldönümünde akademik odaların, belediyelerin, bilim insanlarının teker teker açıklamalarını takip etmek de her zamanki gibi bize düşüyor…
Onlar konuşuyyor, bizler yazıyoruz.
Peki üzerinde sorumluluk yüklenenler neler yapıyor?
İşte orası muamma…
Bugüne kadar yapılanların özeti, bir arpa boyu kadar alınan yol.
Umarız bundan sonra yapılması gerekenler yapılır da hep beraber geleceğe yönelik umutlarımız yeşerir.
Aslında dedik ya bizim neslin aklındaki ilk büyük depremin üzerinden çeyrek asır geçti.
Bu çeyrek asırda istenilseydi neler mi yapılırdı?
İstenilse idi, irade ortaya konulsaydı hep beraber Türkiye’yi sıfırdan yeniden inşa edebilirdik.
Yeniden inşa etseydik neler mi olurdu?
Ya da olmazdı demek gerekiyor.
Belki Düzce depremi haricinde ne Bingöl’de ne Van depreminde, ne Elazığ Sivrice, ne de son yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremde can kayıplarımız olmazdı…
Analar evlatsız, babalar eşşiz, çocuklar yetim ve öksüz kalmazdı…
Dedeler, nineler torunlarını sever başlarını okşardı.
Şimdi ne yapıyorlar?
Mezarları başında dua ediyor, sadece Fatiha okuyup acılarını yaşıyorlar.
İşte bu acıları tekrar yaşamama adına son yaşanan 6 Şubat depreminin ardından çok az da olsa biraz silkinme oldu…
Bu silkinmenin Bursa özelinde devam etmesi adına Cuma sabahı önce İMO Bursa Şubesi, ardından Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi BAOB’da basın toplantısı gerçekleştirdi.
İMO Bursa Şube Başkanı Serdar Atilla Erdem‘in konuşmasında dikkat çeken satırbaşları şunlar:
“Gölcük merkezli 7,4 büyüklüğündeki deprem başta Marmara bölgesi olmak üzere tüm Türkiye`yi derinden etkilemiştir. Yalnızca can ve mal kayıpları itibariyle değil meydana geldiği bölgenin, sanayinin ve nüfusun yoğunlaştığı bir coğrafya olması dolayısıyla depremin ekonomik sonuçları da ağır olmuştur.”
Bunun açılımı ne demek: Kısaca 6 Şubat 2023’te meydana gelen depremin bir benzeri Bursa ve Marmara Bölgesi’nde yaşanırsa Türkiye’de hayat durur…
Erdem, çözüm önerisi olarak da şu görüşleri paylaştı:
“… ilk yapılacak iş mevcut yapı stoğunun tüm Bursa’da tespiti ve kentsel dönüşümde öncelikli bölgelerin belirlenmesinde kullanılmasıdır. Bu çerçevede Yapı Stoğu Envanteri çıkarıldıktan sonra tüm Bursa için bir Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesi çıkarılarak acilen Kentsel Dönüşüm Kriterleri tüm kentimiz için aynı olacak şekilde belirlenip 1.Derece Riskli Bölgelerden başlayarak uygulama sürecine geçilmelidir. Kentsel dönüşüm parsel bazlı değil mahalle bazlı, bütüncül bir yaklaşımla yapılmalı, süreç Büyükşehir Belediyemiz önderliğinde, şeffaf bir şekilde, Meslek Odalarının, Kamu Kurumlarının içinde olduğu, ortak akılla yapım yöntemi belirlenerek bir an önce hayata geçirilmelidir. Bu süreç yaşanırken halkımız riskin büyüklüğü konusunda ikna edilmeli, eğitilmeli ve kentsel dönüşüme katkı koymaya hazır hale getirilmelidir.”
Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Mehmet Yıldız da 17 Ağustos 1999 depremi ile ilgili olarak gerçekleştirdiği basın toplantısında, “Parsel bazında zemin etütleri, imar planına esas mikrobölgeleme etüt çalışmaları ve yerleşim alanlarının doğru seçimi gibi jeolojik veriler ışığında bilimsel yaklaşımlarla desteklenmelidir” dedi.
Yıldız, bir başka öneri olarak da “Risk azaltma odaklı ve bütünleşik bir afet yönetim sisteminin kurumsal yapılanması yeniden düzenlenmeli, tüm afet hizmetleri için dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, acilen ‘Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ kurulmalıdır.” diyerek görüşlerini paylaştı.
Kısaca depremin ayak seslerini duyarken tünele girmeden tek çıkış kaldı. İşte o çıkışı bulma adına artık harekete geçme zamanı.
Biz harekete geçmez isek deprem harekete geçerse bir daha o şansımız kalmayabilir…
Çok lafın özeti ise depremden sonra değil, depremden önce harekete geçme zamanı geldi geçiyor bile…