Gündemde sıcaklığını koruyan konulardan biri de yeni vergiler. Hükümet tarafından hazırlanan tasarıda dikkat çeken konulardan biri gelir vergisi olan mükelleflere getirilmek istenen asgari vergi.
Bu ne demek…
Kazansan da kazanmasan da belirlenen vergiyi ödeyeceksin demektir. Bu uygulama geçmişte var olan hayat standardının geri gelmesi demektir.
Geçmişte “hayat standardı” kaldırılırken, serbest meslek erbabına, Gelir Vergisi mükelleflerine, kazanç beyanlarına dayanarak vergilerinin saptanması esası getirilmişti.
Bu neye yaradı?
Küçük ve orta ölçekli esnafın rahat nefes almasına…
En son 1998 yılı kazançlarına uygulanan, ardından AK Parti’nin gündeme getirdiği ve tekrar uygulamaya koymak istediği hayat standardından 2000’li yıllarda AK Parti’nin ilk döneminde bir kez daha vazgeçilmişti.
Ne hikmettir ki; geçmişte kaldırılan hayat standardını yine AK Parti geri getirmeye çalışıyor.
Bunun toplumsal yansıması nasıl olur diyorsanız küçük ve orta ölçekli esnafa ve işyerlerinize kapıya kilit vurun anlamını taşıyor.
Siyasi yansıması ise sandıkta AK Parti’den kaçışların çoğalması siyaseten de AK Parti’nin intihar etmesi demektir.
Şimdi sormak lazım bütçeyi denklemek için sürekli vergi koymak mı lazım, bunun başka yolu yok mu?
Yine sormak lazım, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e tanınan yetkilerin yarısı Berat Albayrak’a, Lütfi Elvan’a ve Nurettin Nebati’ye verilseydi inanın bundan daha kötü olmazdı.
Hatta bu sıkıntıların onda biri çekilmezdi.
En azından yol yakınken neler yapılmalı?
İlle de bir şeyler yapılacaksa bugün bu tür vergiler rayiç bedelleri 10 milyon TL gibi rakamlarla ifade edilen dolmuş, minibüs ve taksilere bu hayat standardı getirilebilir.
Öte yandan mesleği kuyumcu ve pırlanta tüccarı olan asgari ücretli kadar vergi ödemeyen işletmeler için de getirebilir.
Bunun dışında ülke genelinde doktorlar, avukatlar ve diş hekimleri için bu vergi getirilebilir.
Sadece kendi yaşamını idame ettirmeye çalışan bir iki sigortalı çalışana ev sahipliği yapan işletmeler için hayat standardını getirmek AK Parti açısından siyasi intihardır.
Eğer bu konuda ısrar edilirse bir çok işletme kapısına kilit vuracak, binlerce işsiz oluşacak. Üstüne üstelik kayıt dışılık artacak diye düşünüyorum.
Konuyu geçmiş dönemlerde AK Parti’de aktif siyaset yapan bir dostumuza sorduğumda “bu tasarıyı bir bürokrat geçmişteki hayat standardına bakarak hazırlamış. Gerçeklerden uzak. Birileri AK Parti’yi bitirmeye çalışıyor” şeklinde görüşlerini bizimle paylaştı.
Bakalım AK Parti hazırladığı bu tasarıdan geri dönecek mi?
Onu da ilerleyen süreçte hep beraber göreceğiz.
MAHALLE PAZARLARINA SIKI DENETİM GEREKLİ
Son zamanlarda dikkatimi çeken konulardan biri de mahallelerde kurulan pazarlar. Özellikle semt pazarı olarak ifade ettiğimiz bu pazarların da denetime tabi tutulması şart.
Öncelikle işini iyi yapanlara sözümüz yok.
Ama zaman zaman terazide hassas olunmadığına yine pazarcılarda bozuk aksanı olan çalışanlara rastladığımızı ifade etmek istiyorum.
Öncelikle Seyyar Pazarcılar Odası’nda çalışma izni olmayanlar hiçbir şekilde burada çalışmamalı. Yine odaya kayıtlı esnaf günübirlik veya sürekli çalıştıracağı kişileri de önceden odaya bildirmeli. Oda da bunlara herkes tarafından görülebilecek şekilde kimlik vermeli. Çalışanlar da onu müşterinin görebileceği şekilde asmalı.
Bu konuda Seyyar Pazarcılar Odası ile Göç İdaresi Başkanlığı ortak denetim yaparak çalışma izni olmayan yabancı uyrukluları tespit edebilir.
Kaçak yolla ülkemize giriş çıkış yapanlar da tespit edilebilir ve gerekli işlemler yapılır.
Öneri bizden değerlendirmek yetkililerden.