İlhami Yıldız
İlhami Yıldız
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Önlem alınmadan faylar harekete geçerse sonumuzun ne olacağı belli!

Yaşanan depremin ardından;

Son 3-4 gündür ne gözümde yaş kaldı ne bir damla uyku…

Sabahın ilk saatlerinden itibaren başlayan ağlamamız aralıksız devam ediyor.

Her bir vefat haberinde içimiz parçalanıyor.

Kimi zaman güneş olayım, kimi zaman çocukluğumuzun çizgi film kahramanı He-Man ya da Voltran, yok ol olmaz deyip Türk filmlerindeki Tarkan ya da Kara Murat, Battal Gazi, yok bunlar da kesmeyince Seyit Onbaşı gibi olayım, enkazların üzerindeki kütleleri kaldırıp altından gelen seslere derman olayım, diyor içimdeki ses.

Ama gücüm yetmiyor.

Sadece yapabildiğim bir dua…

Yapabildiğim gücümün yettiği kadar maddi yardım.

Neye üzüleceğimi şaşırdım…

Eşini kaybedenlere mi, yoksa anne babasını kaybeden çocuklara mı?

Yoksa depremde kurtulmuş olmalarına rağmen farklı hastanelerde yatan eş ve çocuklara mı?

Ya da devletin korumasına verilen bebeklerimize, çocuklarımıza mı?

Buradan yetkililere yalvarıyorum.

Koruma altındaki evlatlarımızın ailelerinden birilerini bulun, ne olur!

Ana baba yoksa, teyze, hala, dede, dayı, abla ve abi…

Muhakkak onlardan birileri vardır.

Hastaneleri tek tek tarayın, anne babaları ve yakınları, kardeşleri belki hastanededir.

En azından onlar akrabaları ile büyüsün.

Aslında yazacak o kadar çok şey var ki her yazmaya kalktığımda boğazım düğümleniyor, elim klavyeye gitmiyor, içim ürperiyor, hıçkırıklara boğuluyorum.

İçimden “ne zaman normale döneceğiz” diye soruyorum.

Oldubitti demeden, bir daha tekerrür etmeden bir çözüm için artık düğmeye basılmalı diyorun.

Bu ders hala ağır olmadı…

Harekete geçmek için bu kadar ağır ders yetmiyor mu?

Yapılması gereken tek bir şey var.

Önce ülke genelinde yapıların depreme dayanıklılığını zorunlu hale getireceksin, bunu da sembolik bir ücretle yapacaksın.

Ardından dayanıksız evlerin hepsini ya devlet yıkacak ya da çok uzun vadeli kredi açacaksın, vatandaş kendisi yapacak.

Bunu yapmaz isek inanın daha çok ağlarız…

Ağlamamak için bugünden tezi yok hemen harekete geçmeliyiz.

Yoksa magma ve faylar harekete geçerse sonumuzun ne olacağı belli…

BİR DEPREMİN ÖĞRETTİKLERİ

Evet, yaşadığımız ağır bir travma…

Üst üste birbirinden bağımsız iki deprem sonrasında 10 binleri geçen kaybımız, yüz binlere yaklaşan yaralımız.

Maddi kayıpları saymıyorum bile.

Belki bu depremde ilk 48 saatte müdahale edilebilseydi birçok canımız kurtulabilirdi, diye düşünmeden edemiyorum.

Acaba nerede noksanlarımız var, diye düşünmeye başladım?

Ama en önemli noksanımız yetişmiş insan gücünde idi.

Yeteri kadar insanımız deprem arama kurtarma konusunda bilgili değildik.

O zaman bu depremden çıkan ilk sonuç…

Bu eğitim herkese ilkokuldan itibaren zorunlu olmalı.

Çıkan diğer bir sonuç ise bazı yerleşim birimlerine ekiplerimiz geç girdi.

Bazı yerlerde iş makinası vardı, iş makinesini kullanacak insanımız yoktu.

O zaman yapılması gereken meslek liselerinde ve meslek yüksekokullarında öğrencilere en az iki bölüm seçme şansı tanıyıp iş makinalarını da seçmeli bölüm yapmalıyız.

Depremden çıkan diğer bir sonuç ise dışı makyajlı daireler yerine içi sağlam projelere uygun daireleri almamız gerektiği.

Yine alüvyonlu topraklara bina yapılmayacağını ya da diğer bir ifade ile ovada yapılaşmanın sonucunun olası bir depremde iç açıcı olmadığını öğrendik.

Bir de depremin dünyaya öğrettiği bir şey var. Türk halkının yardımlaşması ve organizesi.

O ise bu depremin gerçekten umut veren ve güzel sonucu idi.

Çok kısa bir sürede depremin olmadığı 71 vilayetten yüzlerce TIR deprem bölgesine hareket etti.

Bu da takdire şayan.

Öğrenmek istediğim tek bir şey var.

Acaba bu travmayı ne zaman atlatacağız ve ne zaman normale döneceğiz.

İşte orasını da yaşayıp hep beraber öğreneceğiz.

HABERLER