Akademik odaların seçim dönemindeyiz.
TMMOB bağlı odalardan Bursa’da temsilciliği olanlar atama yolu ile yönetilirken, şube statüsü olan odalarda seçim yapılıyor.
Birçoğunda iddiasız ya da tansiyonu düşük geçiyor seçimler.
Ancak kıran kırana yaşanan seçimler de var. Bunlardan en dikkat çekeni İnşaat Mühendisleri Odası’nda (İMO).
Üye sayısı en kalabalık odalardan olup, sürekli gündemde olan bu meslek grubu mensupları iki karşıt grup olarak kıyasıya bir seçim dönemi geçiriyor.
Ülkemizde sivil toplum örgütleri ya da odalar gibi yarı resmi meslek kuruluşlarının bilinen bir markası vardır: “Çağdaş.”
Sol sosyal demokrat dünya görüşünü benimsemiş kesim bunu açıkça ifade eder. Kendi meslek gruplarının başına koydukları, Çağdaş Mühendisler, Çağdaş Mimarlar, Çağdaş Avukatlar, Çağdaş Gazeteciler vb. vurgu ile seçimlere girerek “Çağdaş” sıfatını bir sivil toplum markası haline getirmişlerdir.
Özellikle akademik odalarda, sağ dünya görüşünü benimsemiş gruplar bu niteliklerini açıkça ifade etmezler.
“Biz siyasette herkese eşit mesafedeyiz”, “Biz mesleki sorunlarla ilgiliyiz”, “Siyaset bizim işimiz değil” savunmaları neredeyse her seçim döneminin baş argümanıdır.
Peki gerçekten öyle midir?
Akademik odalar siyasetsiz midir?
Bu sorulara TMMOB tarafından geçmişte yapılan ve siyasi diye nitelenebilecek bir açıklama ile göz atalım.
“Siyasi iktidar tarafından kamuoyuna ‘imar barışı’ olarak lanse edilen düzenleme, esasen;
Her bir kaçak yapının başvuru sahibinin beyanına göre tek başına ele alındığı, çevresel etki ve çevre sakinlerin güvenliği yok sayıldığı için;
Mevzuata ve yapılaşma kurallarına riayet eden vatandaşlar adeta cezalandırılırken, kanuna ve mevzuata aykırı faaliyet göstererek suç işleyenler ödüllendirildiği… “
şeklinde açıklamalar yapılmış, TMMOB siyasi iktidar tarafından ciddi olarak hedefe konmuş ve bu bakış açısı yer yer alay konusu yapılmıştı.
Çünkü bu uygulama siyasetçilerin seçim meydanlarında oy devşirmek için kullandığı bir uygulama idi.
Sonuç; ilk depremde resmi rakamlara göre 50 binden fazla can kaybı.
Teknik veriler yıkılan binaların bu uygulamaya dâhil edilmek üzere alınan ruhsatlı veya ruhsatsız inşa edilen yapılar olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Ancak TMMOB siyaset yapmakla suçlanarak kamuoyunu bilgilendirme ve kanun koyucu üzerindeki denetim etkisi yok edilmeye çalışılıyor.
Çıkarılan yasalarla akademik odaların hukuki girişimleri maddi gelirleri güdükleştirilmiş durumda.
Sonuç; yerel yönetimde çığır açtık diyen siyasetçilerin şirket gibi yönettiği kentler. Kısa dönemli kararların etkileri ile yaşam alanlarının depremler, seller karşısında güvensiz bir hale dönüşmesi.
Siyaset yapma sınırlarını, mesleğini bilimsel uygulama sahasına yaymadan ve ne pahasına olursa olsun savunmadan bir ilerleme sağlanması mümkün değil.
Sivil toplum kuruluşlarının tüm görüşleri politiktir. Eninde sonunda ya kurulu düzene hizmet eder, ya da ona karşı çıkar.Bunu kabullenmeden kendi meslek örgütlerine aday olmanın ne geçmiş 28 yılda, ne gelecek 28 yılda mesleğe veya ülkeye bir faydası olmadığı çok açık değil mi?