Geçtiğimiz hafta özellikle Bursa medyası, hatta tüm ülkemizde, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ve Alinur Aktaş arasındaki karşılıklı iddia ve suçlamalarla doluydu.
Tarafların basın toplantılarını izledik.
Mustafa Bozbey, oldukça kalabalık basın toplantısında (kendi ifadesi ile) henüz tam da netleşmemiş mali tabloya ilişkin verileri paylaştı. Hemen ertesi gün ise iddialara cevap niteliğinde Alinur Aktaş bir basın toplantısı düzenledi.
Aktaş’ın toplantısı bir savunma psikozu ve özellikle Bozbey’in yeğeninin işe alınması kararına oluşan tepkileri diline doladığı, rakamlara, oranlara boğulmuş bir toplantı oldu.
Açıklamalarında özet olarak, karşısında ciddi bir farkla seçim kaybettiği Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin yeni başkanını algı yaratmak ve rakamları çarpıtmakla suçladı.
Kendisi seçim öncesi borç miktarını 7.1 milyar TL olarak açıklamıştı. Ancak 8 Mayıs’ta düzenlediği basın toplantısında bu rakamla sadece Büyükşehir Belediyesi’nin kast edildiğini ifade etti.
Yani iştiraklerin borcunu dikkate almadan, düşük miktarda bir borç açıklamış Sayın Alinur Aktaş. Büyükşehir Belediyesi’ne ait iştiraklerin borcunu dâhil etmemiş yani…
Bir bakayım dedim, iştirak ne demek?
“Ortak olma, ortaklık etme, bir işe karışma, birlikte bulunma, katılma, birlik” olarak tanımlanıyor. Nitekim bu iştiraklerin hizmet ve faaliyetlerini kendi hanesine başarı olarak kaydederek detaylı bir şekilde anlatıyor her seferinde.
Ancak öyle anlaşılıyor ki borçlarını görmezden gelerek algı yapmayı daha uygun görmüş!
Bu algı, kamuoyunu yanıltmayı amaçlamak olmuyor mu?
Mustafa Bozbey’in açıkladığı 25 milyarı aşkın borç miktarını “satışa hazır mülkler var, bunlar düşülünce” diyerek ya da iştiraklerin birbirlerinden borç alacak ilişkisini öne sürerek, bazen de rakamlara ilişkin oransal manipülasyonlar ileri sürse de aslında Mustafa Bozbey’in açıkladığı gerçek borcu teyit etmiş oldu.
Kendisinin açıkladığı algı rakamı olan 7.1 milyar TL’yi 20 milyar 224 milyon TL’ye de yine kendisi yükselti bu arada.
Bu rakamı ilk telaffuz eden de devri teslimi yapan Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz olmuştu.
Eski başkanın bu borcu bütçe miktarına göre makul bulması ise oldukça ironik.
Madem makul idi, iştiraklerin borçlarını neden görmezden geldiniz de, sadece Büyükşehir borçlarını açıklayıp algı ile kamuoyunu, seçmeni yanıltmaya çalıştınız acaba ?
Sanırım kendi seçmeninin dahi algı ile yönetilmekten bıktığından haberi yoktu henüz.
Doğrusu siyaset çok kaygan bir zemin ve gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu var.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, her ayın ilk haftası bir basın toplantısı ile çalışmaları hakkında bilgi vereceğini belirtmiş, kurumlarda incelemelerin de devam ettiğini ifade etmişti.
Önümüzdeki ay yapılması muhtemel toplantıda durum biraz daha netleşecektir. Sorumlu makamda bulunan Sayın Bozbey’in “belgelerle” tartışmalara son noktayı koyması kamuoyunca merakla bekleniyor.
Gelelim bu dönemin ilk krizine.
Doğrunu isterseniz bu açıdan Bursa yine çok büyük bir talihsizlik yaşadı. Büyükşehir Belediye Başkanlığına 2019 yılında seçilen Alinur Aktaş, o tarihlerde yaptığı bir açıklama ile ülke gündemine düşmüştü. Hatırlanacağı gibi Nâzım Hikmet, Türkan Saylan ile teröristlerin saldırısı sonucu hayatını kaybeden usta gazeteci Uğur Mumcu ve yine bombalı bir suikast sonucu katledilen akademisyen Bahriye Üçok için “devlete ve bayrağa savaş açmış” ifadelerini kullanmıştı.
AKP’li Başkan Alinur Aktaş yüzünden Bursa günlerce bu açıklama ile anılmıştı.
Bursa maalesef yine bir seçim döneminin başında Mustafa Bozbey tarafından yeğeninin BURKENT’in başına ataması ile ülke gündemine düştü. Yani Bursa yine bir seçim sonrası dönemi başında yine bir krizle ülke gündemine girdi.
Bir büyükşehir belediye başkanının sıradan bir atama yapması, sonra da bu kararı uygulamaya giriştiğinde yanlışlığını görüp kararını geri alması şüphesiz olağan bir durum.
Ancak bu atamayı bir krize dönüştüren bizzat başkanın yaptığı çeşitli açıklamaları oldu.
Çağımızda “iletişim krizleri” yönetmek, en önemli yönetim alanına dönüşmüş durumda.
Bu yönetimin ilk kuralı da; “Beklenmeyeni bekleyeceksin” mottosu.
Bu süreçlerde
– Kontrolsüz özgüvene,
– Liyakatsiz danışmana,
– Krizi hafife almaya veya çok ciddiye almaya asla yer yoktur.
Bir musibet bin nasihatten yeğdir diye bir söz var,umarız ki hiçbir CHP’li belediye başkanı nepotizme meyletmesin.
Geçtiğimiz 22 yılda iktidarın yönettiği neredeyse bütün kurumlarda nepotizm normalleştirildi. Hatta bunun skandal düzeyde sonuçları Bursa Büyükşehir Belediyesinde yaşandı ve asla bu derece gündeme getirilemedi. Çünkü bunu normalleştirmiş bir iktidar var.
Hatta, kamu kaynaklarında hısım akraba kayırmacılığına İslami kaynaklardan referanslar bile uyduruldu.
Oysa Bursa Büyükşehir Belediyesinde yaşanan krize ilk tepkiler, bizzat CHP’li seçmenden geldi.
“Onlara benzemeyin” çığlığı bir sel olarak sosyal medyadan aktı.
Yanlış karardan dönüldü.