İyi bir dans ayakkabınızın olması iyi dans edebileceğiniz anlamına gelmez!
Nitekim Bursa sahip olduğu olanca öyküye, esere, geçmişe rağmen bir dünya kenti olamıyor.
Esas neden de üst kimlik yaratıp buna bağlı olarak turizm değerleri ve markalaşma kurgusunu bütünleştirememiş olması.
Algı, imaj, kimlik gibi markalaşma kavramları “mış” gibi yapmayı kaldırmıyor maalesef.
Pazarlamanın kendi kuralları da rasyoneldir çünkü.
Olması gereken olmuyorsa doğru sonuca ulaşmak neredeyse imkânsız.
Dolayısıyla Bursa uzun yıllardır turizm pastasından alması gereken payı alamadığı gibi, bu alanda önemli gelirlere sahip dünya kentleri ile bırakın yarışı, kıyaslanması bile mümkün olmayacak kadar küçük gelirler ile yetiniyor.
Oysa bu kısır süreç sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimlerin dinamizmi ile aşılabilir.
Tek bir şartla!
Merkezi idarenin politik bürokrasisi yasal önlemler ve kolaylaştırıcı desteklerle yol göstermekle misyonunu yerine getirip sürdürülebilir planlamayı yerel dinamiklere bıraksa daha iyi olacak sanki.
Çünkü geleceğe dönük siyasi hesaplar ya da görev süresi bittiğinde bu şehri arkasında bırakıp giden atanmışların bu konuda başlattıkları, yaptıkları çoğu zaman sürdürülebilir olmuyor.
Bu da her seferinde sürecin yeniden kurgusu ile zaman ve kaynak israfına sebep oluyor. Çünkü istisnalar hariç, bürokrasi aklı genellikle ortak bir akla tabi ol(a)maz.
Kent markalaşması o kentin kendi değerleri ve değerlerin anlamını bilip sahiplenen kişi ve kurumlarca sürdürülebilirdir.
Yazının girişindeki benzetmeye dönersek, Bursa markası rakipleri ile dans edebilecek yetenek ve özelliklere sahiptir. Bunun en önemli nişanelerinden biri de sahip olduğu “dünya mirası” ve özellikle “somut olmayan kültürel miras” eserleri alanındaki zenginliğidir.
Bu zenginliğin ortaya çıkarılmasında STK’ların öncülüğü dünyanın bütün şehirlerinde her zaman özel bir öneme sahip olmuştur.
Bu açıdan Bursa’nın önemli bir şansı var:
Bursa UNESCO Derneği…
Öncelikle uzun yıllar önce UNESCO ile bu kentte başlayan kurumsal işbirliği, eğitim kardeşliği ve kültürel mirasın korunması amaçları ile bu dernek çatısı altında birleşmiştir..
Bu çerçevede UNESCO Türkiye Milli Komisyonu ile çeşitli işbirlikleri ve akreditasyonu ile ülkemizde de özel bir yere sahip Bursa UNESCO Derneği.
Son genel kurulda yeniden başkan seçilen İlker Özaslan‘ın vurgu yaptığı gibi;
Bursa UNESCO Deneği Üyeleri hem bu kentin hem bu ülkenin “dünya mirası” özelliklerine sahip değerlerine karşı sorumluluk duygusu ile derneğe üye oluyorlar.
Yakın zamanda gerçekleştirilen genel kurulda oluşan yeni yönetim önemli hedeflerle yola çıkmış durumda.
Yukarıdaki konulara ilişkin duyarlılıklara sahip tüm, kurum, kuruluş ve kişilerin bu amaçlar doğrultusunda harekete geçirilmesi, konuya ilişkin kamuoyu ilgisini canlı tutması ve UNESCO tarafından kabul gören değerlerimize yenilerin eklenerek sürdürülebilir bir kalkınma için anlamlandırılması, dernek hedeflerinin başlıcaları arasında yer alıyor.
Ve hepimiz biliyoruz ki “Bursa’da ikinci bir zaman vardır!..”
Biricik ömrümüzü geçirdiğimiz bu kadim şehir için, Ahmet Hamdi Tanpınar böyle söyler.
Bu ikinci zamanın da bizden beklediği, onu tüm mirası ile bu günden geleceğe taşımak, ardıllarımızın mutluluğuna ışık tutacak bir aydınlıkla onu dünyaya tanıtmaktır.
İşte misyonu bu olan bir dernek, herkesin desteğini hak etmez mi sizce de?