Nail Özer
Nail Özer
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Bursa’nın deprem soruları…

1999 depreminden hemen sonra, tüm inşaat faaliyetleri durdurulmuştu.

Patlayacak 2001 krizinin derinleşip kontrolden çıkma ihtimaline rağmen bu kararı alabilmişti o dönem iktidarı.

Ülkenin büyük bir çoğunluğu “fay hatları“ “yer kabuğu plakaları” ”jeoloji” “jeologlar” “yumuşak zemin“ laflarını yeni duymuş gibi dikkat kesilerek dinledi.

Tabi bir de o dönemin deprem dedesi olarak anılan Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara vardı.

Bilim uğruna ağarttığı saçlarının aydınlığında, toplumun her kesiminden insana deprem bilinci vermek için çalışırken, aylarca medyanın gündeminde kaldı.

Gerçi işin sonunda adamcağızı yılın en seksi erkeği olarak seçmeye kadar vardırdılar.

Sonra Türkiye başka bir mecraya sürüklendi. Fay hatları enerji birikimime devam etmiyormuş gibi unutuldu.

Hem de Anadolu levhasının kuzeyinde Avrasya levhası, güneyinde Arap levhası ve Afrika levhası yer almıyormuş gibi, Afrika levhası 18 mm/yıl hızla kuzeybatıya doğru hareket etmiyor, Anadolu levhasına baskı uygulamıyormuşçasına unutuldu.

2001 yılından başlayarak önce 19 pilot ilde, sonra da ülkenin tamamında yapı denetim uygulaması devreye girmek üzere iken ilginç (mi?) bir şey oldu.

2011 yılında yapı denetim hizmeti uygulamasına geçecek olan illerde bir ruhsat patlaması yaşanmış!

2009 yılında o bölgede 2-3 bin ruhsat alınmış. 2010 yılında 9 binlere çıkmış ruhsat sayıları, 2011 yılında tekrar 3 binlere inmiş. 2010 yılında sırf denetim hizmeti almadan denetimle ilgili sorumluluğu yüklenmemek için ruhsat patlaması yaşanmış. Bunlar hep yeni bina ama denetim hizmeti almamış. Tarih 2014 ama inşatın ruhsatı 2010’da yapı denetim yasasına tabi olunmadan alınmış o bölgede. Üstüne üstlük bölgede yapı denetime tabi iken yıkılan binaların içinde ‘İmar barışı geldiğinde denetim hizmetini yarıda bırakıp imar barışı alırım’ diyen yapılar da mevcut.

Vatandaş ve devlet el ele adeta bir afet yaşanırsa nasıl felakete dönüşebilir diye çalışılmış!

Malum olduğu üzere, bu büyük depremden sonra da belediyelerin akademik odaların medyanın gündeminde çeşitli önlemler var. Benzer konular yine gündemde.

Bursa’da deprem önlemlerine ilişkin çeşitli kuruluşların birbirleriyle eşgüdümleri, gelen haberler ve bir kısmı köşe yazılarına yansıyan haliyle hiç de iç açıcı değil.

En basiti yumuşak kat tabir edilen çeşitli yapı zaafları, binaların yerle bir olmasının en önemli nedenleri arasında gösteriliyor.

Bina deprem performansı açısından yapılacak tespitlerde giriş katları yüksek tavanlı camekânlı dükkânlar riskli bulunursa ne olacak?

Bu özellikleri ile oldukça riskli yapılar tespit edildiğinde yıkılacak mı?

Tahliyesi mi istenecek?

Güçlendirilecekse nasıl bütçelenecek?

Ya da sıvılaşma kabiliyeti olan zeminler ile uyumsuz projelendirilmiş özellikle yüksek katlı yapıların akıbeti belli mi?

Bu konuları kesin çözüme kavuşturacak irade bile beklemede henüz!

Konunun çözümü için yeni bir afet yaşama ihtimali yeterince dehşet vermiyor mu yetkililere acaba?

Yaklaşan seçimler bu kanıksamanın tuzu biberi olmamasını dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden.

Depremden sıklıkla binaların altında kesilen kolonlardan söz ediyoruz.

Eğitimde, bilimde, devletin kurum ve kuruluşlarının uygulama kabiliyetlerinde yaşanan zaaflar gözler önünde. Henüz yaşananın dehşetini üzerimizden atamadan muhtemel depremlerin olası sonuçları ile baş başayız.

Öyle anlaşılıyor ki, iktidarları için geniş alanlar açmak üzere kurum ve kuruluşların da kolonları kesilmiş!

HABERLER