Çünkü iktidarlar kazanacakları seçimleri erken yaparlar.
Neredeyse 20 yıldır ilk kez bir seçime doğru giderken, iktidar ekonomik nedenlerle köşeye sıkışmış vaziyette. İktidar kısmen kabul ettiği ekonomik krizi, tüm dünyada yaşanan pandeminin çeşitli sonuçlarına ve Ukrayna savaşının enerji piyasaları üzerindeki etkilerine bağlıyor. Buna dış güçlerin ülkemizi batırmak istediği hamaseti eklenince krizin politik etkilerini bal gibi yönetiyor. STK’lar, medya, işçi-işveren kuruluşlarından ise birkaç cılız ses dışında tık yok. Bir yılda reel olarak yüzde 170 fırlayan enflasyon, çoğunluğun yoksullaşmasına yol açarken, dövizdeki yükseliş bazı kesimlerin daha da zenginleşmesini sağlıyor. Ekonomi bürokrasisi bunu öngörülen bir politikaymış gibi tane tane anlatılıp, üç vakte kadar refaha ulaşacağımızı vaat ettikçe, oy oranları muhalefetle ölçüşmeye devam ediyor.
Krizin ve politik etkilerinin yönetildiğini buradan çıkarabiliriz.
İktidarın sandıklardan çıkacak sonuçtan emin olabilmek için yeterince seçim deneyimi oldu. Önümüzdeki dönemde yapılması gerekenler var. Sosyal politikaların duruma göre yeniden dizaynı, bürokrasinin motivasyonu, seçim sonuçlarını direkt ya da dolaylı etkileyecek yasal düzenlemeler, ekonomik krizin pençesindeki dar gelir gruplarına maddi manevi daha çok nüfuz etme ve şimdilik bize sürpriz olacak başka bazı girişimler için iktidarın zamana ihtiyacı var.
Eğer iktidarın bir erken seçim planı olsaydı, çeşitli faiz hamleleri ve döviz manipülasyonlarını, işleri bu safhaya getirmeden devreye sokardı.
Çünkü bütün bu olup bitenleri iktidar bir sabah kucağında bulmuş değil.
Öte yandan, bütün dünyada bir ekonomik daralma yaşandığı bir gerçek. Geçen yılın başlarında IMF Başkanı Kristalina Georgieva, bir kriz uyarısında bulunmuş ve özellikle düşük gelirli ekonomiye sahip ülkelerin ciddi olarak sarsılacaklarından söz etmişti.
Yani öyle komplo teorileri ile ülkemize karşı planlı bir operasyon değil konu. Dünya genelinde yaşanan resesyona pandemi ve Ukrayna savaşının sonuçları eklenince işin boyutları daha da görünür oldu.
Bizim gibi kırılgan ekonomiler için etkisi daha yıkıcı ve uzun süreceğe benziyor.
Öte yandan, muhalefet seçim sath-ı mailinde iktidarın gerisinde kaldı.
Hala altılı masanın ne dediği, kimi aday yapacağı, güçlendirilmiş parlamenter sistem vb. muğlak ifadelerle tartışılmaya, yorumlanmaya devam ediliyor. Sokağın nabzı başka atıyor. Bu ekopolitik tabloda muhalefet, sandığa yansıyacak bir özgüven sergilemiyor. Bu açıdan bakıldığında ise “6’lı” masanın gerçekten seçmeni ikna edecek tartışmaları başlatması gerekiyor. Muhalefet iktidarın zaafları üzerinden slogan atarak seçim kazanamaz.
Bunun farkında olan iktidar bir baskın seçimle neden kendini sıkıştırsın?