1.Eskişehir Anadolu Festivali
2.Niyazi Koyuncu Pendik Konseri
3.Zonguldak Kozlu Müzik Festivali
4.Munzur Kültür ve Doğa Festivali
5.Kazdağı Ekoloji Festivali
6.Zeytinli Rock Festivali
7.Gökçeada Meryem Ana Panayırı
8.ODTÜ Bahar Şenliği
9.Muş Metin Kemal Kahraman Konseri
10.Aynur Doğan Bursa ve Kocaeli Konserleri
11.Başkent Kültür Yolu Festivali Mirae konserleri
12.Başkent Kültür Yolu Festivali Malikian konseri
13.Apolas Lermi Denizli ve Bostancı Konserleri
14.Milyon Fest Fethiye
Son 4 ayda iptal edilen festivaller ve konserlerin listesi yukarıdaki gibi. Çeşitli gerekçelerle yapılan iptallerin tartışmaları ve bazılarına yapılan hukuki itirazlara ilişkin süreçler devam ediyor. Bu iptal kararlarının bir kısmında merkezi yönetimin yerel bürokrat ve yöneticileri karar verici olarak duruyor.
Ancak bu iptallerin çokluğu ve bölgesel olarak yaygınlığı, arkalarında siyasi bir irade olup olmadığını akla getiriyor.
Şüphesiz bir mülki amirin kendi bölgesinde kamu güvenliği gibi ciddi gerekçelerle bu türden etkinlikleri kontrol etmesi doğaldır. İptal etme kararı da hakkıdır.
Ancak bu kararların belirli bir kesimin eğlence anlayışı ve yaşam biçimine tepki anlamı da taşıyacak derecede yoğun olması tartışılmaya devam ediyor.
Örneğin; Uluslararası Isparta Gül Festivali kapsamında sahne alacak olan şarkıcı Melek Mosso’nun 3 Haziran’daki konseri iptal edilmişti. Milli Gençlik Vakfı ve Anadolu Gençlik Derneği tarafından ortak yapılan yazılı açıklamada ise Mosso, “Ahlaksızlığı özendiriyor” denilerek, konserin iptal edilmesi çağrısı yapılmıştı. Açıklamada, “Bu ve benzeri şarkıcıların Isparta’mız da yeri yoktur” denilerek, ülkemizde çoktan geride bırakılmış olması gereken yaşam tarzı üzerine tartışmaların yeniden gündeme taşınmasına neden olunmuştu.
Bu iptallerin bir kısmının resmi kararlar ile değil, dolaylı ya da direkt baskılarla gerçekleşmesi ise ayrı bir endişe konusu. Bu türden organizasyonların kırmızı çizgisi kamu güvenliğidir. Bu güvenliği sağlamak üzere kolluk güçlerimiz son derece deneyimli ve donanımlı olarak görevinin başında iken, bunu gerekçe göstermek en başta onlara haksızlıktır diye düşünüyorum. Kaldı ki bu etkinliklerin çoğunluğu ücretli ve belirli bir alanda gerçekleşen organizasyonlardır.
Yani giden gider, gitmeyen konuyla ilgilenmez bile!
Bu özgürlüğün başkalarına baskı hakkına dönüşmemesi demokrasinin bir gereği olsa gerek.
Bunun da yanında bazı çevrelerin “ahlak”, “örf ve adet”, “gelenek görenek” gibi genel kavramların ardına sığınarak gösterdikleri tepkilere prim verilmemelidir. Kendi yaşam biçimlerini başkalarına dayatma cesaretine kadar uzanabilecek bu türden tepkiler toplumsal barışımızın baş düşmanıdır.