Gecenin yarısı uyandım.
Gözüm saate kaydı 04:29… Belki de gece yarısı değil.
Gözlerim karanlığa alışınca biraz daha uyandım.
Uykum kaçmış, doğruldum yatakta.
Depremlerden beri yatarken uçak moduna alıp başucumda tuttuğum telefonuma gitti elim.
Uçak modundan çıkarıp whatsapp gruplarına gelen mesajlara bakınmaya başladım.
Tanıdık bir yüzün fotoğrafı çıktı karşıma. Bizim Fikri’nin yüzü.
Fikri Düşünceli’nin fotoğrafında güleç, ilgili, sözünüzü sonuna kadar dinlemeye hazır bir bakış,bilindik o muzip ifade var..
Belki yine bir açıklama yapmıştır, belki yine siyaseten bir göreve taliptir, belki de yeniden aday olmuştur…
Hayır, hiçbiri değil.
Fikri ölmüş…
“Geçirdiği kalp krizi nedeniyle kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Fikri Düşünceli, cumartesi akşamı geçirdiği kalp krizi nedeniyle Bursa Şehir Hastanesi’nde yoğun bakıma alınmıştı. 3 gündür yoğun bakımda tedavi gören Düşünceli, yaşam mücadelesini kaybetti”
Şimdi arkasından bakınca, yaşam mücadelesini kazandı Fikri.
Çünkü inandığı gerçeklere göre yaşadı. İlkeleri vardı, ilkelerinin bedelini ödemesi gerekiyorsa ödeyerek yaşadı.
Geçmiş dönemde TMMOB Makina Mühendisleri Odası Bursa Şubesi’nde 2 dönem başkanlık yaptı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Bursa İl Koordinasyon Kurulu Sekreterliği görevlerinde bulundu. SHP’de siyaset yaptı. Fikri Düşünceli 12 Eylül döneminin devrimci kuşağındandı.
‘Başka bir dünya, başka bir Türkiye mümkündür’ diyerek mücadele etti.
Haydutça bir düzenin uzlaşmacı manipülatörleri ile arasına hep mesafe koydu ve bu mesafeyi hep korudu. Mesleğini para, daha çok para için yapmadı asla. Taahhüt ettiği faydayı gerçekleştirmeyecek hiçbir karar veya işin içinde olmadı.
Bunun için kendisine önerilen çıkarları, o naif gülümsemesi ile reddettiğine defalarca şahidim.
Gece yarısı, belki gece yarısı da değil.
Fikri’nin ölüm haberini almıştım, saate yeniden baktım; artık uyumasam da olur.
Telefonu tekrar uçak moduna alıp elimden bıraktım. Böyle anlarda şairler gelir aklıma.
Nazım ne demişti;
“ …Ölümü düşünüyorum,
geçen ömrümüzü düşünüyorum.
Kederli
rahat
ve hodbinim.
Hangimiz ilkönce
nasıl
ve nerde ölürsek ölelim,
seninle biz
birbirimizi
ve insanların en büyük davasını sevebildik
— dövüştük onun uğruna —,
yaşadık
diyebiliriz…