Kim ne derse desin, günümüzde ve çok yakın gelecekte güç savaşlarının merkezi alanı tarımdır.
Ukrayna savaşının AB, ABD ye Rusya üçlüsü üzerinden tüm dünyayı etkileyen ekonomik siyasi çatışmaları sürerken “tahıl koridoru” savaş stratejisinin önemli bir parçası oldu. Yani, Ukrayna’nın tarımsal ürün ihracatının etkilenmemesi yönünde, uygun bir savaş ve abluka stratejisi sürdürüyor Rusya.
Bu konuda gösterdiği anlayış şüphesiz alışıla gelen savaş stratejilerinin dışında.
Bu örnekte gösteriyor ki savaş esnasında bile tarım politikaları savaş ya da enerji politikalarının önünde geliyor.
Çünkü, tarımsal üretimin kısılması ya da sınırlanması küresel bir açlık sorun haline gelmiş bulunuyor
Bu açıdan bakıldığında ülkemizin meşhur “jeopolitik önemi” arttıkça artıyor.
Buna karşılık tarımsal kârlılığı ve rekabetçi gücü, azaldıkça azalıyor.
Türkiye, 2021 yılında çiftçilere 24 milyar TL destekleme ödemesi yaparken gıda ürünleri ve tarımsal hammaddelerin ithalatına ise bunun tam 9 katı 218 milyar TL ödemiş. TÜİK’in 2021 yılında ülkemizde ithalatın yarıdan fazlasını (yüzde 53) hububat ürünleri, yağlı tohumlar ve bitkisel yağlar ile tekstil lifleri (pamuk vb.) oluşturmuş. Böyle olunca bu ürünlerin üretilebileceği tarım alanları ve işgücünün atıl kalması, işsizlikten dışa bağımlılığa kadar birçok sorunu beraber getiriyor.
Gelelim Küresel tarım politikalarındaki genel duruma!
2022-23 yılının buğday ticaretinde, dünyanın 780 milyon ton civarında buğday üretmesi ve 200 milyon tonu aşkın ihracat yapması bekleniyor.
Ülkemiz her yıl ithalatını arttıran ülkeler listesinden çıkarak, özellikle buğday üretimini arttıran politikalara yönelmesi kaçınılmaz. Stratejik bir silah olan gıda ürünlerini üretilmesi Ülke nüfusunun beslenmesi, milli gelire ve istihdama katkı sağlaması, sanayi sektörünün hammadde ihtiyacını karşılaması, sanayiye sermaye aktarması, ihracata doğrudan ve dolaylı katkıda bulunması gibi nedenlerden dolayı, tarımın vazgeçilmezliği bir yana iklim özellikleri ve tarıma elverişliliği bakımından rekabet edilemez ülkelerden biriyiz.
İklim koşullarının elverişliliği bakımından rekabet üstünlüğü taşıyan çok sayıda tarım ürünümüz var. Ve her geçen gün, bu ürünlerin rekoltesinin arttırılması yönünde politikalar devreye giriyor.
Ancak şu anda çokuluslu şirketlerin kasasına giren paranın, yurt içinde kalabilmesinin tek bir yolu var. Uygulanan tarım ve gıda politikalarının çokuluslu tarım-gıda şirketleri ve piyasalar tarafından değil, üretenler ve ona ihtiyaç duyanlar tarafından belirlenmesidir.