Kriz dönemlerinde işletmelerin en belirgin hatası, panik halinde daha çok iş yapmaya yönelmek oluyor. Böylelikle de genellikle günü kurtarma çabası öne geçiyor.
Daha çok iş ve düşük kârlılık, zarara yol açan bir sarmala dönüşür genellikle. Bu döngüde nakit sıkıntı da yaşlanırsa o işletme batar.
Oysa işletme maliyetlerinin kontrolden çıktığı böyle dönemlerde, işin değil, kârlılığın artırılması gerekir.
Amerika keşfedildiğine göre de daha makro bakıp, mikro çareler üretme zamanı.
Bunun için artık çok güçlü bir alt yapı var işletmelerin elinde. Özellikle de müşteri davranışlarını analiz eden ölçümleme teknolojilerinden söz ediyorum. Bu yolla müşteri beklentilerine uyum sağlama en büyük avantaj olabilir.
Örneğin kendi sektörünüzde müşterilerinizin online temas noktalarını biliyor musunuz?
Bu süreçte en uygun maliyetle yeni ve satın alma potansiyeli yüksek müşteriye ulaşabilmek çok daha önemli hale geldi. Özellikle kârlılık açısından.
Öte yandan, mobil cihazlara öncelik veren bir dünyada müşteri sadakatini sağlamak kolay değil. Ancak mobilde güçlü bir temele sahip olmak, müşterilerle ilgili bilgileri hızla toplamamıza ve bunlara gerçek zamanlı olarak yanıt vermemize olanak sağlayabilir. Yani veri madenciliği yapmadan işletmenin büyüme adım atması yaman çelişki olur.
Bu karışık ekosistemde, kullanıcı talep ve geçmiş davranışlarından beslenmek şart. Her online ayak izi, bizi kârlılığı yöneteceğimiz büyük bir dijital evrene götürüyor.
Bu evrende geniş kitlelere ulaşmak, konvansiyonel yolların ölçülemeyen karmaşıklığından uzaklaşmak, kârlılığımızı artırma konusunda yeni olanaklar sağlayacak bir yol olarak önümüzde duruyor.
Sözün özü
Üretimin kolay, pazarlamanın yaygın, rekabetin sert, alternatifin çok olduğu bu ticaret evreninde güçlü kalmanın tek bir yolu var.
Müşteri talepleri konusundaki dönüşüm ve değişimleri herkesten önce fark etmek.