Avrupa’nın, laiklik ve modernleşmesi süreci neredeyse 400 yılda gerçekleşti.
Mustafa Kemal Atatürk’ün laiklik ve modernleşme hamlesi ile ülkemizde bu süre 15 yıla sığdırıldı.
Cumhuriyetin yaptığı inkılapların neredeyse tümü, toplum tarafından benimsenip uygulanıyor.
Amerikancı askeri darbeler, işbirlikçi siyasetçiler, tarikat ve cemaatler,
Cumhuriyetin ilklerini aşındırmaya çalıştılar. Yıllardır hem de…
Gelinen noktada Türkiye hala “Laik bir Cumhuriyet”
Tam 100 yıldır.
Ancak laik cumhuriyet karşıtı bedhahlar kadın hakları ve kadının sosyal yaşamda görünür olması ile mücadeleyi öne almış görünüyorlar.
Kadının doğurması, kadının bakireliği, kadının çalışması, kadının giyinmesi, kadının okuması, kadının boşanması hep dertleri oldu.
Kadın giyimi konusunda, bir dinin bir mezhebinin genel kabul görmesi amaçlanıyor artık.
Dini nikâha anayasal geçerlilik kazandırmak doğal görünüyor.
Makul koşullarda çocuk yaşta evlilikler için ‘neden olmasın’ deniyor.
Kadının şiddetten korunmasını sağlayacak uluslararası sözleşme ve yaptırımların önü alenen tıkandı.
Kadının çalışma hakları, sosyal baskılar, eğitimsizlik ve çalışma koşulları yoluyla kısıtlanıyor.
Şüphesiz kültürel kodlarda zaten işli olan, kadının miras hakkı gaspı yoldadır.
Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun açıklamasına göre, ülkemizde 1 Ocak-31 Ekim tarihleri arasında 357 kadın, erkekler tarafından öldürüldü.
Ancak kadınlara yönelik şiddete karşı mücadele yasak.
Çünkü bir araya gelinerek yükselecek bir ses onların kadın ve laikliğe karşı yürüttükleri biçare mücadelenin ne kadar anlamsız olduğunu ortaya koyacak.
Bu yazı kaleme alınırken parlak nutuklar, capcanlı toplantılar ve havada uçuşan sayılarla kadınlar için neler yaptıkları anlatılıyor yalan medyalarında.
Ancak Anadolu’nun ozan sesine kulak verelim biz.
“Kadınlar insandır, biz insan oğluyuz”