Kalitenin üretimde, ekonomide, hepimizin hayatında önemli bir yeri var. Özellikle 80’lerden sonra, üretimi kolaylaştırıp çeşitlendiren ve hızla artıran teknolojik gelişmeler, tüketimde ciddi değişimlere yol açtı.
“Marka” ve “kalite”, pazarın en önemli rekabet gücü olarak ortaya çıktı.
Kalite bir tercihten çok bir mecburiyete dönüştü.
Özellikle 90’lı yıllardan başlayarak, kalite sistemleri havada uçuşmaya başlamıştı.
ISO kalite yönetim sistemleri baş tacı edildi.
Özellikle ihracatçılar ve yabancı yatırımcılarımızın olmazsa olmazı haline geldiler.
KOBİ’lerin kalite “vizyon”u ile dünya pazarlarında rekabet gücüne kavuşup ülkemizin sanayi ve ekonomisini uçuracağı 90’larda başlayan tatlı bir rüyaydı o yıllar.
Rüyadan uyandığımızda (ki hala uyanmayanlar var) rekabet ve kalitede belirli bir düzeye ulaşan şirketlerimizi ya rakipleri ya da en büyük müşterileri satın alıp, isimlerini markalarını dünya pazarlarından çekip, kendi marka ve ülkelerinin vizyonunun parçasına çevirdiler.
Bunu da o yıllardan başlayarak “küreselleşme”, “global ekonomi” vb. olarak kabullendik.
Bugün geldiğimiz noktada 260 dolar civarında asgari ücretle ucuz işçilik, çevre kirliliği yaratan sektörler başta olmak üzere tedarikçi fason sanayisi ve düşük Türk Lirası avantajı ile bir olabiliyoruz dünya pazarları için.
Know-how yoksunuyuz. Bilgiye dayalı teknoloji satmayı bırakın, tarımda bile tam bağımlı olma yolunda ilerliyoruz. Dünyanın kalite vizyonunun neresindeyiz, anlamak zor.
Üstelik kalite anlayışı bundan tam 520 yıl önceye giden bir ülkeyiz.
Zamanın padişahı Sultan II. Bayezid Han tarafından çıkarılan “Kanunname-i İhtisab-ı Bursa” kalite standartları belirleyen bilinen en eski belgedir.
Türk Standartları Enstitüsü, kuruluşunun 40. yılında, büyük tarihi değeri bulunan bu belgeyi Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki orijinalinden çoğaltarak ilgililerin dikkatine sunmuş.
Böylece çağdaş standardizasyon faaliyetlerine 500 yıl öncesinden başlayan bu kadim kent ismini bir kez daha konuşturmuştur.
KALBİR (Kalite Birliği) tarafından düzenlenen basın toplantısında bu konuya ayrı bir vurgu yaptı dernek başkanı Mustafa Karaman. Dernekleri 2009 yılında kurulmuş, ancak logolarına 1502 tarihi de koymuşlar. Bursa’nın “Kalite Şehri Bursa” unvanını derneklerinin tescil ettirdiğini ve bu unvanın yasal olarak da Bursa’ya verilmesi gerektiği anlatıldı toplantıda.
Bursa’da yayınlanan “Kanunname-i İhtisab-ı Bursa” belgesi başta olmak üzere 42 ayrı gerekçe sıralanmış “Kalite Şehri Bursa” unvanı için.
Bursa tarihsel kimlikleri bakımından teklik ya da ilklik özellikleri ile şüphesiz birçok özelliklerle anılmayı hak ediyor. Bu yönde gündem oluşturmak ve bu gündemle Bursa ve ülke kamuoyunun dikkatlerini çekmek ise özel bir çaba gerektiriyor.
Bu çabayı harcayan derneklerden olan Kalite Birliği, “Kalite Şehri Bursa” unvanını bu kente kazandırabilir.
Ancak rekabetçi kalite vizyonunu tüm kurum ve kuruluşlarımız ile içselleştirerek, ekonomide sanayide alınacak daha çok yolumuz var.