Reel ekonomi gerçek üstü bir hal aldı.
1990 yılından bu yana reklamcılık ve pazarlama alanında çıraklık yapmaya devam ediyorum. Çıraklık benzetmesini mütevazılık olsun diye kullanmadım. Gerçek anlamda çıraklıktan söz ediyorum. Çünkü sektördeki gelişimler ve 5-6 yılda bir yaşanan zorunlu değişimler hep çırak kalmamızı sağladı.
İşte bu çıraklık serüveninde “kitle iletişimde illüzyon” dönemini de görmüş olduk. Geldiğimiz noktada reel ekonomiyi yorumlamaya çalışırken, hepimizin şaşkınlıkla izlediği bu yeni dönemin ilginç örnekleri var…
Reel ekonomide en gerçeküstücülük, 2001 yılında, anayasa kitapçığı ve onu takiben yazar kasa fırlatmalar ile başladı, diyebilirim.
İlerleyen yıllarda TL’den 6 sıfırın atılması da piyasalar açısından büyülü gerçekçiliğe güzel bir örnek olarak not edilebilir.
Yakın yıllardaki örneklere geçersek durum eğlenceli bir hal alıyor…
Polis ve zabıta eşliğinde soğan depolarının basılmasına ne dersiniz?
Tarımsal üretimin arz talep dengesine bağlı olarak bir türlü planlanamaması sonucu bazı yıllar toprağında çürümeye terk edilen ürünler, bazı yıllar spekülatörlerin elinde fahiş kârlar sağlayabiliyor. Bu plansızlığın sonuçlarının da hükümete karşı kökü dışarda hainlerin bir kumpası olarak sunulması illüzyon iletişimin en güzel örneklerinden..
İşte bu iletişim illüzyonunu desteklemek adına gerçekleşen soğan deposu baskınları, ekonomi tarihimize altın harflerle yazılmış durumda. Birçok tarım girdisi ithalata dayalı politikalar yüzünden maalesef çiftçilerimizi zor durumda bırakıyor.
Kontrolden çıkan fiyat artışları sonucu ülkemizin her yerinde üretimi çok kolay ve bolca yapılabilecek, çarliston biberden domatese kadar her şeyin fiyatı bir anda yüzde 100’leri aşmış, kahraman belediyelerimiz hemencecik tanzim satışı keşfetmiş, hain tüccarlara karşı kahramanlık rolüne soyunup, belediye önlerine tezgahlar açmışlardı. Siyaset tüccarları seçmen alışverişte görsün misali, bunları hamaset dolu nutuklarla, demeçlerle açmış, çok kısa bir süre sonra da kapanıp kaybolmuşlardı.
Alsana bir kitle iletişim illüzyonu vakası daha.
Ama durun; cin şişeden çıkıp ekonomide işler biraz karışsa da kitle iletişimde illüzyonu başlattınız mı onu devam ettirmeye mecbur kalırsınız. Böylelikle üstesinden gelemeyeceğiniz ekonomik sorun da yoktur!
Örneğin bu günlerde vatandaşlarımızın bir kısmı için refah göstergesi nedir sizce?
TÜFE dediğiniz duyar gibiyim… Yok değil. ÜFE hiç değil… Açıklanan enflasyonu oranları da değil…
Cep telefonu! Evet, cep telefonunuz…
“Çıkar bakayım cebinden” komutunu duydunuzsa ve akıllı bir telefonunuz varsa bütün ekonomik parametreler anlamını kaybediyor…
Siz refah içinde sayılırsınız!
Kitle iletişimi ve illüzyon açısından en manidar örnekleme döviz artışında yaşandı.
Sana ne döviz artışından, markette kasapta dövizle mi ödeme yapıyorsun dendi. Bunu da tik tok fenomenlerinden değil, en yetkili ağızlardan duyduk.
Kitle iletişiminde illüzyonu başarmış bir yönetimin, “Ay’a yol yaptık desek inandırırız” özgüveni ile her krizden alnı açık çıkması kaçınılmaz.
Kaçınılmaz olan, mutlu eden yalanlardan rahatsız eden gerçekleri göstermeye çalışanların rekabeti.
İş öyle bir hal aldı ki; her iki taraf için de geçerli olmak üzere kazanan taraf, kaybetmiş olacak.