Nail Özer
Nail Özer
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Salon siyaseti ve CHP

Benim merak etiğim, “altılı masa“nın kurucuları toplantılarından birinde “hadi Bursa basınının sabrını sınayalım!” diye bir karar mı aldı?

İYİ Parti’nin Bursa iş insanları buluşmasında yaşananları ve o toplantıya katılan basın mensubu arkadaşlarımızın yaşadıklarını daha önce kaleme almıştık, bu sütunlarda.

Dün de “CHP İş İnsanları Buluşması” vardı Bursa’da.

Bu tarzdan buluşmalara düzenleyicileri tarafından kazandırılmaya çalışılan bir özellik vardır. O da “politize etmeden politik bir toplantı” düzenlemeye çalışmalarıdır.

Politize edemezsiniz çünkü davetiniz geneldir, bu toplantıda da olduğu gibi “Bursa İş İnsanları” gibi genel bir başlık altındaki davetiniz, durumu politize etmeyeceğiniz vaadini de içerir aslında. Bu da doğaldır. Örneğin “CHP Bursa İş İnsanları” buluşmasında salonda hiç CHP bayrağı gözüme çarpmadı. Dikkatli bakınca da Türk bayrağı ve Atatürk fotoğrafları dışında bir görsel yoktu. Bir arkadaşımızın yaptığı espri ile gelinle damadın beklendiği müzikal bir atmosfer hâkimdi salona.

Genel parti politikalarınızı ortaya koymak üzere, genele hitap eden etkinliklerde “politize etmeden politik tavır koymak” bu dengeyi sağlamak gerçekten zordur.

İşte bu dengeyi sağlamaya çalışırken salona basını da davet ettiğinizi gözden kaçırmamalısınız, muhterem parti yetkilileri!

İYİ Parti’nin iş insanları buluşmasında bu dengeyi sağlamak için nasıl teknokratların sunumları günü boşa çıkarıp parti politikalarının kamuoyunda tartışılmasını gölgelediyse, CHP gecesinde de aynı kaygıyla olsa gerek, ne Bursa’ya ne Türkiye’ye ne de o geceye dair akılda kalıcı politik bir tavır bir mesaj ulaştırılamadı basına. Daha da önemlisi; mutlak iktidar iddiası olan 6’lı masanın ya da en büyük partisinin ne enerjisi ne rüzgarı salonda hissedidi.

Kılıçdaroğlu’nun konuşması biter bitmez, daha klavyelerinde bastıkları tuş yerine gelmeden, kalemlerinde yazdıkları mürekkep kurumadan, sunucu tarafından samimiyetsiz bir ses tonuyla basının “hızlıca” salonu terk etmesi istendi.

Evet, toplantının bir kısmının basına kapalı yapılması kanıksanmış buluşmalar vardır. Bu açıdan konu normal. Ancak basının orada bulunma amacı göz ardı edilmemeli. Bu nedenle onları ağırlamada, bilgilendirmede ve parti politikaları açısından kamuoyu ile etkileşimi sağlayacak nitelikte kürsü zenginliği sağlamak o gecenin gereğidir.

Bunların hiçbirini sağlamadan basını davet ederseniz çuvallarsınız.

Siyasal iletişim zaviyesinden baktığımız konuyu bazı başlıklara bağlayıp bu kısmı kapatalım.

– Mümkünse bu türden toplantılar parti memurlarınca yapılmamalı. Daha çok profesyonel etkinlik organizasyonu yapan firmalarca düzenlemeli.

– Kürsü zenginliği ön koşul olmalı. Yerel parti bürokratlarının karizmasını (!) ortaya koyabilmeli, o kente özgü soru ve sorunlar iddialı ve anlaşılır çözümlerle tartışmaya açılmalı. Bu sorun ve çözüm tartışmalarının kent gündeminde yer almasını sağlayabilmek ana amaç olmalı.

– Salona giriş ve çıkışlarda davetlileri özel hissettirilmeli. İsim kontrollerinin yapıldığı deskten başlayarak, resmi davetliler (STK Başkan vb) ya da kişisel davetliler ya da basının oturma düzeni toplantının amacına uygunluğu katılımcılara hissettirilebilmeli.

Öte taraftan, toplantıyı politik çerçeveden değerlendirecek olursak, iş insanları açısından katılım beklenildiği gibiydi. Ne eksik ne fazla. Gelmesi muhtemel iş insanları oradaydı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun mutat ve bir amfiden, yakın dönem konularını tekrar eden bir akademisyen havasındaki konuşması salonda boşlukta süzüldü sanki.

Demokrasi + Üretim + Sosyal Devlet ve Sürdürebilirliği kalkınmanın dört ayağı olarak anlattığı konuşma oldukça makro düzeyde bir içerikti.

Basının “hızlıca” dışarı çıkarılmasından sonra altılı masanın mikro ölçekte kararlılık ve iddialı çözüm politikaları anlatılmış mıdır bilmem…

 

 

HABERLER