Uzun yıllar sonra kaçınılmaz olarak ortaya çıkacağı söylenen bazı gelişmelerin ortaya çıkması için o kadar da uzun yıllar gerekmiyormuş.
Bursa’nın – şehrin en merkezi yerlerinde – neredeyse tamamı tarım arazisi özelliği taşıyan alanlarda kurulan ve kurulmaya devam edilen Organize Sanayi Bölgelerinin (OSB) değerli başkan ve yöneticileri bu günlerde hop oturup hop kalkıyor.
Zaten ekonomik dalgalanma ve döviz hareketlerinin üretime olumsuz etkileri nedeni ile ciddi bir kriz var. Buna tuz biber olan yeni gündem 4562 sayılı OSB kanun taslağı.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından 6 aydır yemeden içmeden üstünde çalışılan bir kanun taslağı var. Bununla ilgili yasada köklü değişiklikler öngörülüyor
Taslak evlere şenlik!
Doğrusunu sorarsanız, şeffaf ve demokratik katılımcı bir karma ekonomi modeli ile yönetilen bir ülke olsak, iyi yanları var, diyeceğim. Ama kamu bütçeleri bir kara deliğe dönmüş durumda. Sayıştay’ın hepimize şehir efsanesi gibi gelen resmi raporlarını anımsayınca insan ürpermeden duramıyor bu taslak karşısında.
Ülkemizde toplam 354 OSB var. Bunların üst kuruluşu olan OSBÜK, bakanlığın talebi üzerine bu taslağa alternatif bir taslak ile bakanlığa başvurmuş, bakalım ne olacak.
Gelelim 4562 no.lu taslağın getirdiklerine.
Özetle; tüzel kişiliklere ait birer mülkiyet vasfı taşıyan Organize Sanayi Bölgelerine kayyum mantığı ile el konuluyor.
Şimdiye kadar şartları sağlandığında OSB’lerin müteşebbis heyetler tarafından değil, genel kurulları tarafından yönetilmesi esastı. Artık mülki idare amiri başkanlığında müteşebbis heyetler zorunlu oluyor. Denetim kurullarına bakanlıktan bir murakıp memur atanması da zorunlu kılınıyor. Bununla da kalmıyor, dilediği an müfettiş marifeti ile bu OSB’lerin yönetici ve çalışanlarına işten el çektirme yetkisi getirilerek, adeta birer devlet dairesi mantığıyla bürokratik bir kuşatmaya tabi tutuluyor bu OSB’ler.
Şimdi sıkı durun; OSB’lerin yıllık brüt, tekrar ediyorum brüt, gelirlerinden yüzde 1 de bakanlık bütçelerine aktarılması öngörülüyor.
Yani sanayicilerin yatırım ve karlılıklarına bağlı yönetim anlayışlarına son veriliyor. Tamamen devletçi bir bürokratik anlayış hakim kılınıyor.
12 Eylül darbesin hemen ertesinde, o zamanki sanayici ve iş adamlarının önde gelenlerinden olan Halit Narin, “Şimdiye kadar işçiler güldü, gülme sırası biz de” demişti.
Haklı çıkmıştı. Sendikalar, dernekler, grev hakları ve diğer tüm işçi kazanımları bir çırpıda yok edilmişti.
Organize Sanayi Bölgeleri kurulurken, akademik odalar, çevre örgütleri ve konuya duyarlı meslek örgütleri trafikten yoğun kentleşmeye, yer altı ve yer üstü su kaynakları ile tarımsal üretimin uğrayacağı zararları konu alan bir dizi itirazlarının hepsi haklı çıktı, çok da uzun olmayan yıllar içinde. Ama bu şehir OSB’lere doymadı.
İktidar ile kol kola sanayici örgütlerine Sayın Erdoğan çıkıp “bizden önce grevler ve sendikalarla uğraşıyordunuz, biz geldik bu işleri bitirdik” dediğinde gevrek gevrek gülüp alkışlayanlar yine bu sanayicilerdi.
Şimdi de çok cılız bir sesle, neredeyse kendi gölgesinden korkarak itiraz ettikleri bu yasayla diyet ödeyecek gibi görünüyorlar.