İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi‘nin yeni seçilen başkanı Serdar Atilla Erdem’i medya ziyaretleri kapsamında Norm Haber‘de ağırladık.
İMO komisyonlarının her birinin kendileri için belirlenmiş çevre, ulaşım, imar vb. konularında çalışmaları sürüyormuş.
Başkan, kent için öngördükleri önlem, öneri ve projeleri kamuoyu ile paylaşmaya dönük bir dizi toplantının ön tanıtımını yaptı diyebiliriz bu ziyarette.
Akademik odaların, sözlerini herkesten güçlü ve herkesten önce söylemesi gerektiğine inananlardanım.
Bilimsel ve teknik referansların karar vericilerin, yasa koyucuların öncelikleri olması o siyasetçilerin kalitesini belirler benim gözümde.
Bakmayın son (uzun) yıllardır kasaba siyasetçilerinin, rantçıların dini-milli hamasetlerle akademik çevreleri tu kaka ilan etmiş olmalarına.
Eninde sonunda aklın ve bilimin yolu geçerlidir.
Nitekim Bursa Büyükşehir Belediyesi başkanı olur olmaz, tüm karar süreçlerine akademik odaların dâhil edileceğini açıkladı Mustafa Bozbey.
Bunu içtenlikle yaptığını, yapacağını gören, meclis çoğunluğu olan, yukarıda söz ettiğim gruptan bir ses bakın ne dedi:
“Milletin size verdiği yetkiyi akademik odalara bırakmayın.”
Zannedersin seçilince olağanüstü yeteneklerle donanıyorlar.
Seçilmek yalnızca karar verme hakkını kazandırır.
Bu karar sürecinin, bilimin, sivil toplum örgütlerinin, kamuoyun katılımına açık olması demokrasinin gereğidir.
Nitekim Bozbey bu çıkışı şöyle yanıtlamış;
“Akademik odalarla beraber çalışacağız. Akademik odalar bilim yuvasıdır. Onlara saygısızlık ettirmem. Siz onları tanımıyoruz derseniz yanılırsınız. Akademik odalar ve toplumun tüm dinamikleriyle birlikte çalışacağız.”
Ama kime anlatıyoruz, tek adam kafasının şehirlere ihaneti devam etsin istiyorlar.
İşte bu noktada İMO Başkanı Serdar Atilla Erdem’in kafası oldukça karışık.
Kendilerinden önceki İMO Başkanı Ülkü Mercan Küçükkayalar’ın Mimarlar Odası ile işbirliği önemliydi. Bursa İMO Büyükşehir ve diğer ilçe belediyelerinin uygulamalarını denetim ve kamuoyunu bilgilendirme misyonunu başarı ile yerine getirmişti.
Nedense bu işbirliği Sayın Serdar Atilla Erdem’i rahatsız etmiş. Seçim döneminden beri eleştiri konusu yapmıştı bu dayanışmayı.
Burada bir diğer çekincesi de siyaset yaptıklarına dair.
Sağ eğilimli oda yönetici veya adaylarının ilk çıkış noktası da budur.
Oysa neden-sonuç ilişkisini kurmadan olumsuz karar ve uygulamalar ile ne mücadele edilebilir ne de değiştirilebilir.
Son 20-30 yılda tüm şehirlerimiz birer ölüm çukuruna çevrildi.
Deprem öldürüyor. Sel öldürüyor. Toprak kayması öldürüyor.
Bunlardan biriyle karşılaşmayan şehirlerde, hava kirliliği, ulaşım ve diğer çevre sorunları erken öldürüyor.
Tüm bunları, sadece sonuçlara odaklanarak teknik ve bilimsel protokollerle, raporlarla nasıl önleyeceksiniz?
Siyaset konuşulmasın istiyorlar çünkü nedenler konuşulmasın istiyorlar.
Sağcı oda başkanları siyaset konuşulmasından neden bu kadar rahatsız olabilirler diye çok düşündüm. Ne de olsa ilim irfan görmüş eğitimli insanlar.
Aklıma gelen şu;
Eğilimleri olan parti ve siyasetçilerin, şehirlerimizi son 20-30 yıldır getirdikleri durumun sonuçlarından duydukları utanç olabilir mi?