Her birimizin her gün en az bir adet sokak röportajı izlediğini söyleyebilirim.
Enteresanlıklarla dolu bu sokak röportajları. Bazen kızdıran, bazen güldüren, bazen endişelendiren, bazen de kendi haklılığımızı teyit eden bu videoları ilgiyle izliyoruz. Çoğunlukla da sosyal medya hesaplarımızdan izliyoruz.
Anında fark edemediğimiz önemli sonuçları oluyor aslında bunların. Sessiz sinemadan bu yana, özellikle 2. Dünya Savaşından sonra hızla yaygınlaşmıştı film endüstrisi. Bunu TV ve diğer yayın araçları izledi. Görsel etkileşim bireyleri, toplumları biçimlendirdi. Ne düşünüp nasıl hissedip neler giyip nasıl vatansever olup nelerin kutsalımız olacağımızı belirledi görsel iletişim. Bizi yönlendirmeye muktedir bir güçten bahsediyoruz.
Sokak röportajlarının bu açıdan da ayrı bir önemi var. Sinema ve televizyon neredeyse aynı merkezden toplumu bilgilendiriyordu. Hatta misyonunu aşan, toplum mühendisliği işlevi de gördüğünü bu günlerde çok daha iyi fark ediyoruz. İşte şimdi sokak röportajları ile sınanmaya başladık.
Şu anda dünyamızda en çok tüketilen şey; görsel içerik.
Bu içeriğin hedefi de biziz, malzemesi de biziz, tüketen de biziz.
Peki bir sokak röportajını ne olursa sonuna kadar izliyoruz?
- Genellikle komedi unsuru varsa daha da komik olanı görmek umudu ile sonuna kadar izliyoruz.
- Bizim de inandığımız bir duygu ya da düşünceyi haklı çıkaracak kararlılıkta bir ses duyuyorsak, hele bu bizim içimizden de gelen bir coşku ile seslendiriliyorsa mutlaka sonunu bekliyoruz.
- Bir tartışma ya da gündem yaratmış röportajı meraktan da olsa tıkladığımızda anlamak için sonuna kadar izleme ihtimalimiz de yüksek.
Eğer o sokak röportajı bizi kızdırıyor, üzüyor ya da konusuna ilişkin merakımız en başta gideriliyorsa, genellikle sonunu getirmeden kapatıyoruz.
Tabii bu kısa videoların viral (izlendikçe yayılan) olmasına neden olan belli başlı bazı unsurlar da var.
Misal; “tekaüt amcalar”
*Siz gençler bilmezsiniz yağ tüp kuyrukları vardı (!)
*Ülkemiz gibi dünyada yok.
*Çıkar bakayım telefonunu…
*Hadde oradan (kızgın)
Nidalarından biriyle başlayan polemikler ya komik bir yere savruluyor veya tartışma kültüründen yoksun tarafların birbirleri ya da röportajı yapanla kavgası ile son buluyor.
Bir de bu sokak röportajları esnasında soru ne olursa olsun konu siyasetin tıkız gündemine bağlanıyor. 14 yaşında lise öğrencesinden 74 yaşında teyzeye kadar herkesin gündemi aynı. Gelgelelim tarafların bu derece zıt kutuplara savrulması ironi düzeyinde.
“Pahalılık var ama şükret” diyenin karşısında “açız aç” diye isyan eden bir başka vatandaş var.
Kadın cinayetlerini kadının sosyal hayattaki gücüne bağlayan ile bu rolün sınırlanmaya kalkışılmasına dikkat çekenlerin polemiği sokak röportajlarının klasik mevzusu.
“Dünya lideri” meselesine hiç girmeyelim…
Sokak röportajı deyip geçmemek lazım. Bir gün bir sokak röportajı bütün dünyanın değişmesini tetikleyecek gibi geliyor bana.
O yüzden de her rast geldiğimi izlemeye çalışıyorum.