60’lı yılların dinamiği üretim gücüydü,
70’lerde hızlı dağıtım ve lojistik,
80’lerde pazarlama,
90’larda ise markalaşmak önemliydi.
2000’li yıllarda ise online motivasyon (!)
Artık ürün pazarlanmıyor.
Sosyal pazarlama kavramı ile iç içe geçen yeni düzende, fikirler ve olaylar pazarlanıyor. Pazarlanan fikirler de tercihlerimizi belirliyor.
Bunun hemen öncesinde “müşteri kraldır” mottosu dolaşıma sokulmuştu.
Çok geçmeden bu mottoya karşılık gelen yeni düzen, kendini belli edecekti.
Markaların birbirleriyle rekabetinin bedeli oldukça yüksektir.
O yüzden de doğru belirlenecek hedef kitlenin, kendiliğinden seçime yönlendirecek bir manipülasyon düzenine geçilmesi vizyonu bu yeni düzenin esasını oluşturuyor.
Sosyal medya düzeninin yeni mottosu; herkes müşteri, herkes ürün.
Hepimiz küresel dünyanın oyuncularına dönüştük.
Shoshana Zuboff’un deyişi ile “Nasıl ki Sanayi Çağı’nda çelik baronu Andrew Carnegie’yi zengin eden hammadde demir cevheriyse, İnternet Çağı’nın baronlarını besleyen de kişisel verilerimiz.”
Bu kişisel verilerle önce tercihlerimizi öğrenip, sonra da onları değiştirmeye ya da ona uygun ürün/hizmet satışı yapmak öncelikli hale geldi.
We Are Social ve Hootsuite ortaklığında yayımlanan dünyanın dört bir tarafındaki internet ve veri kullanımını inceleyen Digital 2022 raporuna göre, kullanıcı sayısı artıkça insanların sosyal medyada geçirdiği vakit de artıyor. İnsanlar önceki yıllara göre yüzde 1,4 artışla günde yaklaşık 2,5 saatini sosyal medya platformlarında geçiriyor artık. Sosyal medya konusunda Türkiye açısından dikkat çeken veri ise Instagram kullanımı. Aylık ortalama 20 saat kullanımla Türkiye Instagram’da en çok vakit geçiren ülke konumunda yer alıyor. Benzer şekilde Facebook (12. sıra), Youtube (9. sıra) ve Tiktok’ta da (11. sıra) üst sıralarda bulunuyoruz. Bu gelişmeler sayesinde yalnızca sosyal medya reklam harcaması tüm dünyada 150 milyar doları aşarken, toplam dijital harcamaların yaklaşık üçte birini sosyal medya reklamları oluşturuyor.
Yani bağımlısı olduğumuz “Time Line” denen içerik canavarının, hem zarfıyız hem mazrufu.
Pazarlamanın yeni boyutu bunun üzerinde yükseliyor.
Bu süreç de yeni değil, hatta miadını doldurmak üzere.
Metavers hazırlanıyor.
Belki de on yıl geçmeden yukarıda sayılan sosyal medya platformları biçim değiştirmiş olacak.
Eskimekte olanı anlamak için konuya biraz daha odaklanmakta fayda var.
Her birimizin hayatımıza ilişkin kararlarımızı biçimlendiren davranışlar eğilimi aşağı yukarı aynı, yani;
-Kendini ifade edebilme arzusu,
-Yeteneğini gösterme, kendi ile ilgili farkındalık yaratma isteği,
-Duygularını, anılarını, deneyimlerini başkalarına gösterme isteği,
-Fark edilme, dikkat çekme, kendini ifade isteği,
-Onaylanma, takdir alma, alkışlanma arzusu,
-Bilgi edinme, öğrenme sürecinde yaptıklarını paylaşma ihtiyacı,
-Sosyal tatmin ve maddi yaşamın olanaklarından daha çok faydalanma amacı.
Karar alıcı davranışlarımızı biçimlendiriyor.
Kabaca sıraladığımız özelliklerimiz bizi ciddi anlamda sosyal medya bağımlısı haline getiriyor.
Sonuç; tercihleri bilinen, bireyselliği sosyal trendlerle baskılanmış insan prototipi.
Siyasi açıdan, kültürel açıdan, ticari açıdan manipülasyona hazır, tüketiciler.
Sosyal medyanın bu süreçteki rolüne, dolaştığımız web sitelerinin çerez toplama etkinlikleri ile sağladığı bilgilerini de eklemek gerek.
Devletler tarafından da cansiperane destekleniyor bu sistem.
“Big Broder”in işine gelen sosyal medya düzeninin, özgürlükçülük vaadiyle oluşturulan baskıcı sistemlere yeni alanlar açmış olması ise başka bir yazı konusu.