Dün Dünya Ekonomi Forumu’nda konuşulanlardan söz etmiştik. Özellikle sistem eleştirisine dayalı yeni çıkışlar ve değişimin kaçınılmazlığına dair bazı anekdotlar paylaşmıştık.
Bugün Forum’da konuşulan en önemli konulardan olan iklim krizi ve kentleşme sorunları konusuna kulak kabartalım.
Forum’da konuşan JLL Küresel Sürdürülebilirlik ve ESG (Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim) Başkanı Guy Graigner, son yıllarda birçok ülkenin daha yeşile gitmek için hedefler belirlediğini belirtmiş.
“Özellikle kentlerin, yeşil konutlarla yeniden inşası sürecinin maliyetli olduğuyla ilgili çok fazla şikâyet var; ama bununla ilgili daha verimli yöntemler geliştirebiliriz. Üstelik uzun zamanlı bir düşünceye sahipseniz, zaman içinde tabii ki yatırımınızdan getiri de elde edersiniz” diyerek, dönüştürülebilir doğal enerji kaynaklarının önemine dikkat çekmiş.
Daha yeşil bir dünya için son yıllarda ulusların yüzde doksanının hedefler belirlediğine ve Türkiye’nin de çok önemli hedefleri olduğuna değinen Graigner, “Önemli olan bu hedeflerin uygulanıyor olması. Çünkü önümüzdeki dönemde verdiğiniz sözlerle değil, yaptığınız şeylerle yargılanacaksınız” diyerek, adeta geçmişten bu güne gelinen duruma işaret etmiş.
Kısacası dünya kentsel dönüşüm deyince dünyaya yük olmayan rüzgâr, güneş, termal gibi doğal enerjiyle barışık konutlardan oluşan kentlerden söz ediyor artık.
Bursa, bu açıdan oldukça dikkat çekici bir kent.
Dört bir yanında su, güneş, rüzgâr ve ormanların ortasında, doğadan kopmanın, her geçen gün irileşerek kentleşmenin ağır faturası ile karşı karşıya.
Bu konuya dikkat çeken İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi Başkanı Ülkü Küçükkayalar, geçtiğimiz günlerde EkoNorm programında, bu yılki Ekonomi Forum’da sunulan makale başlıklarından birini paylaşmıştı: “Doğanın kentlere girmesine izin vermeliyiz!”
Bursa’da ise doğa dört bir yandan zorla kentten çıkarılmaya devam ediliyor.
İnsanı merkeze almayan, insan doğasının öncelenmediği, sosyal bir varlık olarak doğayla ilişkisini kuramadığı şehirler yalnızca mutsuzluk, karmaşa ve kuşaktan kuşağa devredilen sorunlar yumağı olmaya devam ediyor.
Örneğin Doğanbey TOKİ’lerin bedelini bakalım kaç kuşak ödeyecek?
Tarım topraklarından oluşan ovaların sanayi ile yok edilmesinin bedelinin ne kadar ağır olduğu, kirlenen su altı kaynakları ve ekilip biçilemeyen topraklarla görünenden de daha ağır.
Kentin içi bitince hem doğu ucunu, hem batı ucunu sanayi alanları ile tıkanmasının bedeli, gelecek kuşakları da bekliyor.
Dünyanın kentsel dönüşüm vizyonu yeşil konutlara evrilmişken, “Yeşil Bursa” unvanıyla bilinen şehrimize çok yakışacağına şüphe yok.
Belki bu konuya ilgili akademik odalar öncülük yapar. Rant lobilerine karşı kamuoyunu harekete geçirecek söylem ve kampanyalarına Bursa’nın acilen ihtiyacı var.